22 Ocak 2021 Cuma

Çocukluğumun ilk misafiri için yaptığım yemekler.

Sabah kahvesi
                                                                        

     Tahminen on yaşındayım. annem hatırladığım kadarıyla grip olmuş hasta. Akşam yemeğine de misafir gelecek. Düdüklü kullanmasını bilmiyorum. Sobanın üzerinde nohut pişecek. Neden sobanın üstü. Hem tüpten tasarruf aynı zamanda çok lezzetli oluyor. Şu an evde  düdüklü kullanıyorum o lezzet yok. Hala pişmemiş gibi duruyor. Nohutundan mı düdüklüyü kullanmayı mı bilmiyorum ayrı hikaye.

      Annem yattığı yerden tarif ediyor. O zamandan mı belli bilmem görsel hafızam iyi pratikliğimi ona borçluyum. Makarnayı bir şekilde hallettim. Akşam yemeklerin tadı güzeldi. Nohut pişmemiş değildi. Annem nohut pişince muhakkak nohutlu erişteli çorba yapar. Eğer nohut kalmışsa nohutlu çiğ börek. Düşünüyorum da bir yemekten üç yemek. Beceri ayrı bir şey, yaratıcılık ayrı bir şey  lezzet ayrı bir şey.

       Oğlum İstanbul'dan ya da Almanya'dan gelince anne "Yemeklerin çok güzel, çok lezzetli ancak biraz daha şöyle yağlı yapsan" derdi. 

      Bugün bir arkadaşımla telefonda konuşuyorum. "Doğal ve sağlıklı besleniyorsunuz" dedi. Bize yemeğe geldi mi? diye düşündüm. Bir defa gelmişti. Galiba sanal alemde yaptığım paylaşımlardan da yola çıkarak bu sözleri söyledi. 

        Bugün Öğle menüsü. İthal somondan balık çorbası , mezgit ve dört çeşit salata. Çorba var onun fotoğrafını çekeyim .Yarın gün ışığında . Portakallı kedi dilli tatlı yarın onları da çekeyim. Birde ölçülere dikkat edeyim. Göz kararı yaparım genelde. Tarifleri yazayım. sanki ilk anda fikir kolay gibi geldi. Aziz'e bahsetsem Zehra "Babamın tenekeleri kitabın duruyor. Şimdi yemek kitabı mı yazıyorsun. maymun iştahlı mısın?" der. Babamın tenekeleri uykuda bir kenarda demlenmeyi bekliyor. Zamanı var.

       Evdeyim. Bol bol yemek pişiriyorum. Fotoğrafını çeksem arşiv oluştursam ve öykülerini de yazsam. Neden olmasın dedim. Bu konuyu eşime açtım. Bir arkadaşım var. yemek kitabı var ona danışalım dedi. Aradık bilgilendirildik. Pandemi olduğu için yemek kitapları basılmıyormuş. Blog açın dedi ben de düşünüyordum. Bloğumda yazılar paylaşıyorum. Bir nevi günlük. arşiv olsun. O zaman heyecanla bu sabah bilgisayarımın başına oturdum.

      Heyecanlanmak, hayal etmek güzel. Sonunu getirebiliyor musun? Hedef pandemi bitesiye kadar. Böylece kış sebzeleri ve yaz sebze ve meyveleri  ile zengin bir arşiv olur. Ama içimdeki ben diyor ki fotoğraflarda da ustalaşman lazım. Şimdi yemek fotoğrafları nasıl çekilir internette araştırma yapayım.

      Sabah kahvesi Günün en keyifli zamanlarından biridir. Sabah mahmurluğu sona ermiş kahvaltı yapılmış. Günün gazetesi alınmış. Ev toparlanmıştır. hava soğuk olduğu için sabah yürüyüşü öğleden sonrayı bulmuştur. Günün blog yazısı kahve ile demlenmektedir. Dün likörler bitmiş. Hemen kilere baktım nelerim var. Vişne birde karışık likör. Karışık meyvelerden oluşuyor Büyük kavanoz . çok hoşuma gitti. Üç ya da dört defa tel süzgeçten süzdüm. Şişeye aktardım. Dün tadına bakmadım. Bugün kahve yanında ilk yudumu aldım. Alkol derecesi güzel. En üstte galiba ayva var ilk önce ayva tadı aldım. Günün ilk heyecanı ile fotoğraf çekilip bilgisayar başında yazı yazarken içildi

     Bugün dünden yemeğim var. Günün menüsü Balık çorbası, sebzeli pilav ve bezelye yemeği ,karışık yeşil salata ve brokali salatası. Biraz yemek çok görünüyor. ben öğle yemeğini kuvvetli yapıyorum. Akşam yemeği yemiyorum. Yarın için buzluktan hindi çıkardım. kafamdaki plan Anne usulü hindi kapama Ya da beyaz eti olduğu için hindili çerkez tavuğu beşamal soslu hindi aklıma farklı fikir gelirse onu da yapabilirim. Şu an planda bunlar. o zaman ki ruh halim bakalım önüme hangi yemeği çıkaracak.

      Sizin menüde ne var bugün?



Sebzeli pilav

Selam yeni bir yemek bloğu açmaya karar verdim. Şu ana kadar sorun oldu. ben de yazdıklarımı burada paylaşmaya devam ediyorum.

Bugün öğle menüsü

Bakalım dolapta neler var. bezelye ,Buzlukta kıyma. evet bugün canım pek yemek yapmak istemiyor. ya da dışarıdan geldiniz . hemen sulu yemek canınız istiyor. ya da bekarsınız. yemek yapmayı bilmiyorsunuz. 

bezelyeli yemek 

Malzemeler 100gr kıyma 

Hazır konserve (yalnızsanız 250 gr daha çok isterseniz yarım kilo, salça evde varsa havuç patates ilave edebilirsiniz. 

1 soğan 1 veya iki tane patates iki havuç

Pişme süresi 15 dakika

Soğan kavrulur .kıyma atılır kavrulur Biber salçası kullandım.1.5 yemek kaşığı tuzu biber salçası suyu konur. İçine kare doğranmış havuç ve patates konur. yemeğin piştiğini havuçlardı tatatrak anlarsınız. siz salatayı yaparken pişer.

Sebzeli pilav. 

Malzemeler

2 su bardağı pirinç

1 tane Havuç  

5 tane mantar

1 çay bardağı mısır

1 çay bardağı bezelye

Pirinç sıcak ve tuzlu su içine atılır. Yarım saat beklenir. İyice yıkanır. Sebzelerden havuç ve mantar teryağda kavrulur ,pirinç atılır. Kavrulmaya devam. Bezelye ve mısır içine konur. Tabii arzu ettiğiniz kadar tuz. Pirinçler genelde değişken oluyor. ' bardak ölçüye 2.5 bardak su ekliyorum diri kaldı. ancak beğendik. Siz su miktarını 3 su bardağı yapabilirsiniz. tek başına doyurucu bir pilav. yanına yaz ise ayran kış ise yoğurt ile bir öğünü kurtarmış olursunuz.


Karışık salata

Malzemeler 

3yaprak marul, iki tane havuç, bir tane turp ,çeri domates, mısır 

Sosu için zeytinyağı, nar ekşisi, limon suyu



Balık çorbası

Malzemeler: Bir tane Norveç somonu havuç, arzu edilirse patates 1 yumurtanın sarısı  1 soğan

Somon yıkanır. Haşlanır. Soğan tere yağda kavrulur içine havuç kare doğranmış isterse rende katılır kavrulur. Haşlanan balığın  kılçıkları çıkartılır. Patatesler minik doğranır. yumurtanın sarısı ve limon suyu çırpılır. Arzu edildiği kadar tuz. hepsi son bir defa kaynatılır. Üstüne maydanoz süslemek için. 


Canım bugün sütlü tatlı istedi.

1 litre süt beş yemek kaşığı un, 6 yemek kaşığı şeker. Hepsi karıştırırlır. robotto ya da el blenderdan çektim. kaynattım. tekrara el blenderden çektim. kedi dili ya da bisküvilerin üzerine dökülür. en üstüne Üç kaşık mısır nişastası Bir bardak portakal suyunda pişirilir.portakallar soyulur dilimlemnir. İki portakal yetti. Önce portakallar konur. Sonra nişastalı karışım. Altına kedi dli koymadan da sadece pudingi yapılabilir. 

17 Ocak 2021 Pazar

Ankara'nın parklarını dolaşırken

                                                                        


         Aklıma düşenler. Dün kahve tatlı diye facebookta bir paylaşım yaptım. Bir arkadaş şöyle bir eleştri yapmış ."Canı çelikte durumu olmayanlara göndermiyor musunuz? selamlar" ben de yazımı tekrar düzenledim.

     Sanal alemde yazdıklarımıza paylaştıklarımıza ayrı bir özen göstermek gerekir . Çok büyük eleştri değil ama yine de rahatsızlık hissettim.

       Şimdi burada gezdiklerimizi , yediklerimizi ,yaptıklarımızı paylaşıyoruz ya sanki hiç sorunumuz yokmuş gibi mi algılanıyoruz. İçimdeki ses " hemen savunmaya geçtin" dedi. Dünya bize çok güzel değil. Gözyaşlarımız, kırgınlıklarımız, sorunlarımız içinde bir nebze kendimizi şarz ediyoruz. O şarz ettiklerimizi paylaşıyorum. Bana diyorlar ki keyfin yerinde bu pandemi, soğuk neyse ki kar yağdı çirkinlikleri örttü ama başka sorunları getirdi. Hastalıklar ölümler içinde var olmaya çalışıyoruz. Dün arkadaşımla konuşurken iki gün önce kardeşini altmış yedi yaşında coronadan kaybetmiş. Bir yandan ona üzüldüm. Diğer tarafta bir arkadaşım o da kardeşinin ölüm yıl dönümü duygularını paylaşmış. Demirhan'ı hatırladım. Genç ölümler yaşıyoruz. Işıklar içinde uyusun.

       Bu şartlar içinde var olmaya çalışmak ve biraz ruhumuzu, birazda kasları harekete geçirip bir soluklanalım diyorum.

      Beştepe Otuz Ağustos Parkı ve Çansera Uğur Mumcu Park' bu yazımda tanıtım yapacağım parklar.

      En iyisi fotoğraflarla anlatayım.

                                                                  Beştepe Otuz Ağustos Park'ı           







                                                     Yüzüncü Yıl Uğur Mumcu Park'ı








      Gezdiğim yerleri arkadaşlarıma dostlarıma tanıtmak onlarla gitmek ayrı bir keyif. Geçenlerde bu parkları ziyaret ettik. Çayımızı, kurabiyemizi, minderimizi, battaniyemizi koyduk torbaya yola koyulduk. "Soğukmuş bize vız gelir" dedik. Bir parça soluklandık. Yalnız dünyamıza geri döndük. Çansera çocuklar açısından da iyi atlar var. Belli bir ücret karşılığı binebiliyorlar. Biraz kalabalık erken saatte giderlerse daha iyi. Otuz Ağustos Park'ında bisiklet yolu var. Çocuklar bisiklete binmek isterse güvenli. Şubat tatilinde torunlarla müze gezerdik. İnşallah hava güzel olur. Uzaktaki parklara da kaçarız. Şu anda ilk aklıma gelen Gölbaşı birde Eryaman'daki Göksupark'ı.

       Doğanın verdiği enerji ayrı. Torunum Ege'yi dışarıya çıkarmak için zorlanıyorum. Çıktıktan sonra diyor ki Anneanne "dışarıda hayat evden daha güzel."

       Evimi seviyorum ancak doğanın verdiği mutluluk ayrı. Bir soluk almak, temiz bir nefes almak, oksijen solumak için parklardayız.


         

14 Ocak 2021 Perşembe

Yapmayı, yedirmeyi ve yemeği sevdiğim hayatım mutfak


         İnternetten kitap ısmarladım. Dün nihayet geldi. Neden nihayet dedim. Torunlara oyuncak ısmarladık Üç dört gün içinde geldi. Kitaplar on günü geçti. İçinde iki tanesi yemek kitabı. Ömrümün büyük kısmı mutfakta geçiyor. Hele şimdi evin içi ve mutfak. Yaşamak için yemek yemek zorundayız. Bu sabah kahvaltımı uzatayım zevkini çıkarayım dedim En fazla beş dakika. Ama kararlıyım bu konuda kendimi eğiteceğim. Güzel hazırlanmış masa ve uzun zaman geçirilen yemek saatleri. Ah şimdilik hayal. Evin değerli ev arkadaşı eşin dışında kimse yok. Torunlar masanın güzelliğinden çok mideleri ve hoşlandıkları yemek . Televizyon veya tabletle beraber yemek.

        Şöyle bir çocukluğa döneyim. İlk herhalde halan çok severim tavada yumurta . Lise yıllarında öğlen arası eve geldiğimde bazen yemek olmazdı. Hemen kuzinenin üstünde zeytin yağa kırılan bir ya da iki yumurtanın lezzeti. Karnım doyardı. Koşa koşa okula. Ev ile okulum arası beş dakika.

        Ocak üzerinde pişen kek tenceresi. İlla fırın olmasına gerek yok. Kek ocak üstünde pişer, düdüklüde pişer. Sen yeter ki yapmak iste. Yalnız bir huyum var. Kekler kabarmıyor ve çöpü boyluyor. annem acele etme pişecek dese de çöpe ata ata kek yapmayı öğrendim. Çocuklar küçük Mesa'da otururken Nurten diye arkadaşa akşam oturmasına giderdik. Hemen mutfağa girer beş dakikada hazırlar çayın yanında fırından çıkmış taptaze dumanı üstünde gelen kekleri gördükten sonra kek yapmanın püf noktası belli tahta kaşıkla karıştır yumurta iki tane torunlar geldiğinde hemen yapıyorum. Büyük torun "pastane keki  anneanne "der. Bende derim ki "pastane keki kadar güzel."  Geçenlerde oğula tarif verdim. O havuçlu yapacakmış Alman arkadaşlarına yaptı mı bilmiyorum. Canım tatlı istediğinde yerini pan kek aldı ama. Yine de kekin yeri ayrı. Pan keki yapıyorum benimkiler krep oluyor. Büyük torundan pişirmeyi öğrendim. Ölçü göz kararı teflon yada dibi tutmayan tavayı kızdırıyorsun içine döküp pişiriyorsun. Kızım sabahları işe gitmeden çocuklara yapıyor. Karınları aç okula gitmesinler diye.

        Kek karın doyurmuyor. Her gün yumurta olmuyor. Peki ne yapalım anne zaten yemekleri yapıyor. Şu anda bile çok sevdiğim yiyecek karnım tok. Ama yerim. Annemler yılda bir hafta kaplıcalara giderler. Bizde çok mutlu olurduk. hemen dayı çocukları çağrılır menü makarna ve gömme. Adı patlıcan salatası biz ona gömme deriz. Şimdi patlıcan var ama ben sebzeleri mevsiminde tüketmeyi severim. Çocukluğumda sobanın külüne ya da annemin yaktığı çamaşır kazanının altındaki küle gömdüğümüz patlıcanlar. Şimdi aynı tadı alalım diye ocağın üzerinde közlediğim patlıcanlar. Ya da ayda yılda yaktığımız mangal ateşinde pişen patlıcanlar. Yanına evde yapılan erişte . İşte güzel bir öğün eriştenin üzerine bol tere yağ, tulum peyniri ve üstüne dövülmüş ceviz. Yeme yanında yat. Salı günü Kızılcahamam'dan erişte aldım. Bu öğlen yapayım. Tere yağda Kızılcahamam'dan doğal taze mis gibi Sinop tereyağını yerini tutmaz ama bulamayınca razı oluyorsun.

      Çocuklukta ya da ergenlik döneminde tanıştığım mutfak hiç peşimi bırakmadı. Yedirmeyi, yapmayı ve yemeği  seviyorum. Eskiden arkadaşlardan duyduğum tarifi hemen uygulardım. Şimdi canım bazen istemiyor sürekli mutfakta olunca . Yine de üşenmem. Hafta sonu torunlar için mantı yaptım. Buzluğa attım. Dün öğlen hazırladım Torunlar afiyetle yediler.

      Öğlen menüsü belli oldu. Ancak yemeğin yanına farklı bir salata hazırlayayım. Malzemelere bakıp en pratiği kırmızı pancar onu haşlayıp bir kısmını yoğurtlu yapayım. Bir kısmını da içine elma doğruyayım. Elma çok sevmem elmalı pancar salatası yapıp elma yemiş olurum. Buzdolabı çok dağılıyor. İki de birde toplayıp temizlik yapmam lazım. Şimdi ineyim sabah enerjim bitmeden düzenleme ve temizlik işi çıksın aradan. Ooo dolap sebze dolu taze taze pişireyim. yemek yazısı olunca burnuma mis gibi kek kokusu geldi. Bugün kızın evindeyim. Geçenlerde dolaba baktım un yoktu olsa ya kurabiye ya da kek yapıp evi kokuturdum. İşte o zaman ev yaşıyor olurdu.

        Annem mi içerden sesleniyor. "kahvaltı için yapılan kuzinede pişen kabak böreği hazır çocuklar." Hayalde olsa anılar ve yaşanmışlıklar güzel.

        


        

10 Ocak 2021 Pazar

Bir nefes için parkları keşfediyoruz


 
                                                               
                                                                            İspanya
                                                    Ankara İlkbahar Park'ı


                                                                        Akhisar Gölet
                                                                 Ankara Altın Köy
                                                                  Dikmen Vadi'si

      Dün gece oğlumla sohbet ederken konuşmamızın bir bölümü; "Ankara' da keşfedilen parkların var olması gerçekten şanslısın anne."

       Torunlara bakarken baktım torunlar evde internet tablet saat üçte dersi bitiyor büyük torunun haydi çocuklar sizi bugün 30 ağustos parkına görüreyim ardından Dikmen Vadi'si  bugün sırada ne var? Çansera ,çarşamba portakal çiçeğini keşfedelim. derken beni bir heyecan sardı. Yıllar önce eşim " gitmediğimiz sokaklardan söz ederken eşimin bir arkadaşı corona günlerinde Ankara'nın parklarında dolaşıyordu. Ben de torunlar ya da arkadaşlar ya da yalnız ( pek keyifli olmasa da ) park yürüyüşleri yapmak keşfetmek daha önce görmemek heyecanı ile çıktım yollara. Hikayelere başlamadan çocukluk ile anılara dalalım.

        Evler bahçeli ihtiyaç hissetmesek te memleket Akhisar. meşhur yıllanmış çamların olduğu soğuk gazozlara gözümüzü . Okulum şehrin öte yakasında . Dönüş yolunda ben Akhisar Park'ında Babam mektup yazmış şu tarihte Almanya'dan izne geleceğim. Ben orta birde parktan yürüyorum. Sanki biraz yolu mu uzattım. İçimde bir sevinç eve gelince bugün  babamı göreceğim. Bir nefes alıyorum ağaçların arasında. Parkın bir yanında Zeynelzade Kütüphanesi. Annemle  beraber park gazinosunda ben çocuk annem yanımda. Gazoz pek sevmeme rağmen  bu yazıda canım çekti. içinde milyonlarca  mutlu baloncuklar. Babam evde kasa ile almış gazozları. Ailecek gelince kamyon tutacak Bütün akrabalarla Kırkağaç Çamlı'ğına gidlecek.

        Üniversite yılları tatile memlekete geliyorum. Annem Ali'ye söyleyelim de bizi pikniğe götürsün". Ben anneme benziyorum galiba doğayı ağacı, çiçeği çok seviyorum. beni mutlu ediyor. Nefes alıp ruhum dinleniyor. Güzel zaman geçiriyorum. Doğanın içinde, bazen parklarda mevsimleri karşılıyorum. Şimdi bitmemiş sonbaharın hüznü içinde parklar. Apartmanın bahçesinde sarı güle bakıyorum. Kış ortasında tekrar açıyor. "Mevsimleri şaşırdı yazık gül" diyor ama diğer tarafta seviniyorum. Havalara aldanan ağaçlar zamansız yaprak çiçek açıyorlar. Bilmiyorlar soğuyunca çiçeklerin meyve vermeden yitip gideceğini. Bazen mevsimsiz ağaç, çiçek telaşı sarıyor ruhumu. Heyecanlı, mutlu içimi kaplayan minik mutluluklar. Ruhum o kadar kırılgan ki hazır ki mutsuz olmaya . "Keyfini bozma" diyorum. soğuk, yağmur, kar, hak etmediğim davranışlar kelimeler ruhumun düzenini alt üst etse de. Narin bir çiçek gibi oluyorum bazen kırılgan hassas. Toparlanmam için zaman gerekiyor. Doğaya kaçıyorum yerli yersiz. orada ne kavga ne terkedilmişlik. Bak diyorum. "Doğa hangi telaş içinde senin içindeki kırgınlıklar var." Bir arkadaşım diyor ki "sen pozitif insansın." Ne zaman kaybettim onu diyorum. Polyanna ol. Hayatın olumlu yanına çevir yüzünü." Kavgan kendinle önce, sonra yaşadığın insanlarla. meğerse bugün ne kadar duygu yüklüymüşüm. Parklardan söz edecektim. bir yanımı geçmiş sardı, bir yanımda hesaplaşma, hayata karşı söylemek istediklerim.

      Birden aradan yıllar geçmiş oğlumla beraber  Hamburg sevgili arkadaşım Hülya "Hildesheime geldiysen gel bir de Hamburg'a" diyor. Oğul ile çıkıyoruz yollara. Bilen birisi ile şehri dolaşıyoruz.  Yanımızda Hülya' nın olması ayrı keyif. Ankara'da buluşamadık. Avrupa'da buluşuyoruz. Vapur, kırmızı sokak ,metro. önümüzde upuzun bir park. Şehrin sanki bir yanından bir başka yanına gidiyoruz.

Hildesheim'de oğlumu ziyarete gittiğimde şehrin merkezine yürüyerek gidiyorum. Ormanlar, parklar. ne güzel bir şehir diye içimden geçiriyorum. Kaldığım yerin iki adım ötesi göl. şehrin bir başka yanında göl.

        Nihayet bizimde parklarımız var. Sağ olsun Belediye çalışanları, ağaç dikenler buradan selam olsun. 

     Ankara'nın Dikmen semti. Çocuklar büyüdü. etrafta gidilecek park yok. Yıl doksanlı yıllar. Apartmanın bahçesinde büyüyen çocuklar. Yıllar geçerken yeni yapılan Dikmen Vadi'si. Sokağımızda yeni açılan park.

        Haftada bir bazen on beş günde bir gitmeye çalışıyorum Dikmen Vadi'sine

       Meğer ne kadar önemli bir nefes almak  Doğa ve şehrin içinde park üç beş ağaç. 

       Corana günleri sabah küçük kaçamaklar yaptığım ilkbahar parkı arada sıkılıp gittiğim Dikmen vadisi.

         Yazları sabah yürüyüşünde sıcaktan bunalmadan dolaştığım Sinop Aşıklar Park' ı.

         Ocak ayı hava puslu. Torunlarla iki gün önce gittiğim Çansera Uğur Mumcu Park'ı. Çok kalabalık. Ama park büyük hissetmiyorsun. Sonbaharı daha geçmemiş. Biliyorum hep hayatı ucundan yakalarım. Olsun bir yerden yakalamak lazım. Gitmediğim bir yer. İnsanlar çoktan keşfetmiş.  Parkta sonbahar insanlar piknikte. Bende bir heyecan yeni yer görmenin mutluluğu. Kaybettiğim heyecanı buldum mu diye düşünmekteyim.

4 Ocak 2021 Pazartesi

yeni yılın ilk günleri iç sesim konuşuyor

          


                                                                                


        Bu ben miyim? ne oldu bana. Zoraki yapılan işler, ertelenen görevler...Ne yeni yıl heyecanı ne yazısı. İçimdeki çoşkuyu kim, kimler, neler öldürdü. En büyük suçlu tabii ki benim. Ölen duygularım mı? bedenim mi? ruhum mu? Canlanmalıyım ama nasıl?

         Neydi eksik olan diye düşündüm. "Heyecanımı kaybettim" dedi içimdeki ses. Peki dedim " Nasıl bulacaksın onu. Düşündüm ,sorguladım..."Çevrene bak" dedi sonra dedim içine çevir yüzünü ikisi arasında var mı bir denge. Evet var. o zaman eksik olan ne?

       "Çoşku" dedim yaptığım her ne olursa olsun zorunluluk olmasın. Planlama yapayım önceden düşüneyim zamanımı alsın. hım dedi sen yeni bir şeyler istiyorsun. Yok dedim. Yeni her zaman heyecanlandırır. Tamam günlük olağan hayatım dedim canlı hareketli koşuşturmalı. Hiç üzülme dedi. haftaya mesain başladığında (torunlara bakmak ) bu anı bile arayacaksın. "haklısın" dedim. kıymetini bilmem gerek.

       Düşünüyorum, insanlarla konuşuyorum. Bir nevi biyolojik savaş. Arkadaşım diyor ki; keşke bu yaşta yakalanmasaydık. Haklı ama diğer yandan işsiz güçsüz olmak var. Ya da iş yerinde sürekli maskeli işe gitmek insanlarla temas.

       Seksen yaşına kadar yaşarsak belki yetmiş beş ihtiyarlık günlerimizin bir nevi provası. Arkadaşım dedi ki "Biz hep genciz" Haklıda aslında ancak savaş koşullarının farklı bir boyutundayız diye düşünüyorum.

        Sorgula, düşünme derken birden ne yapıyorum ben dedim Bu ben olamam vaz geçmek yok. Canlan harekete geç. Şimdi biraz daha iyiyim. Yarın köydeki eve gideceğim.

       Hasta olmamak ,sağlıklı olmak, enerjin olması. Günlük yaşamak yarınlara kaygı duymadan uyanmak. Biraz daha çaba göstermeliyim kendime. Benim koşullarımdan daha zorda olan insanların mücadelesini düşününce bak hayatta kalmak, son nefese kadar var olabilmek. O zaman ne mi yapmalıyım ? Canlan, harekete geç.

1 Ocak 2021 Cuma

Yarım kalmışlık

 


                                                                         




           Tamamlanmamış bazı şeyleri severdim. Herhalde çocukluğumdan kalma bir alışkanlık olabilir miydi? az şeyle yetinmek daha çoğunu istememek . Hayallerim bile minikti. Belki hayal bile kurmuyordum. Nedenini düşündüğümde yaşamın olumlu ya da olumsuz sürprizlerini sevmek gibi. Belki de gerçekçi bir insandım. Ya da güzel olan her şey benim için bitmiş miydi?

            Bir gün düşündüklerimi arkadaşıma anlatırken neden sorusunu sorduğunda düşünmeye başladım. "Neden az şeyle yetiniyorum" dedim. Teyzem hayallerinden söz ederken " Küçük bir ev hayal ettim. O yüzden küçük bir evim oldu. Onun için hayal bile olsa büyük ev hayal et." demişti kardeşime.

              Bazen bir şarkı, şiir, öykü, resim bitmemişliği yeni bir başlangıcı hatırlatır. O andaki duygulardır. Yarınları, bir sonrası yoktur.

           Bizim hayatlarımızda öyle hep eksiklik hep tamamlanmamış hep yarımdı. Neden diye sorguladım durdum. Yarım olmasının içimizde bir eksiklik duymamamızın nedeni neydi?

          Lafın sonunu beklemeden sinirlenmek savunmaya geçmek, anlatılanları farklı yorumlamak nedeni ne olabilirdi?

          Birçok işi sırtla ve yaşamda yapmak istediklerin hep yarım kalsın. Bugün gazetede röportajda bir sanatçı erkekler tamamlanmamış yarım insanlardır diyor. Belki bu kadar net kelimelerle anlattığı bu değil ancak benim anladığım bu. Sadece erkekler mi? diye düşünmekten kendimi alamadım. Peki kadınlar dedim. Onlarda eksik değil mi belki kişilik olarak erkekten bir adım önde. Ancak gelenekler, değer yargıları kadına biçilen roller ve beklentiler sonucunda önde olmayı bırakın çok gerilerde diye düşündüm. Çok becerikli olunca sırtına binen görevlerin daha da artığını. Yaşam kaliteni yükseltmek isterken verdiğin tavizler. Kendine zaman ayırmaya kalkıştığında bencillikle suçlanmalar. O zaman yarım kalmışlık kadınlarda da yok mu? O zaman cinsiyet ayrımcılığına girmeden insan olabilmek. Tamamlamadan, eksilmeden, geçmişten gelen ayrımcılığa uğramadan eksik yönleri tamamlayabilmek... O kadar zor olmamalı.



Ne okuyoruz? Babamın Tenekeleri Zehra Konukman'ın ilk kitabı

                                                                                                                                            ...