23 Mayıs 2018 Çarşamba

Bahçenin Sincapı Fındık

   

      Seçim, ekonomi, bahar çok hızlı geçen zamanı yavaşlatmak gerek bazen.Toz duman arasında sakinlik aramak gibi hayat. Üzüntülü, kederli yaşamımıza biraz anlam katmak. Kırgınlıklarımızı yarına ertelemek, öfkemizi kalbimize, gömmek hüzünleri saklamak lazım. 
      Bizi mutsuz eden durumları yok edemeyiz mutlu olmak için çocuğa bakmak gerek, doğaya bakmak, hayvanlara ve çiçeklere bakmak lazım. Bu arada anlara sığınmak gerek.
       Geçenlerde köydeki evdeydik ben evle, bahçeyle uğraşırken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. O arada yorulmuşum.
        Eşim "bak ağaçta bir misafirimiz var" dedi. Bir süre göremedim. Ağaçtaki dalların kımıltısını izleyince onu gördüm. Uzun süre bakıştık. Hareketini yakalayabildim. Sanki kendimi başka bir dünyada hissettim. Adını fındık koyduk. Bir ağaçtan diğerine gitti. Fotoğrafını çekebildim. Sonra ağacın tepesinde kaybettim.
       Sincap, Sincapgiller yani Sciuirade familyasına dahil olan uzun kuyruklu ve kemirici yapıda bir memelidir. Sincabın yöreden yöreye değişen halk arasında farklı söylemleri bulunmaktadır. Bu söylemlerden en çok bilineni de çekelezdir. Eski Türkçede ise sincaplara, teyin, deyin ve değin dendiği bilinmektedir. Sincap yabani hayvanlar arasında en sevecen türlerden olanlarıdır. Olağan dışı durumlar haricinde sincapların herhangi bir saldırıda bulunduğu veya vahşi tavırlar sergilediği görülmemektedir.Sincapların oldukça sevimli fiziki görünümleri vardır. Sincaplar üst kısımlarında kalın tüylü ve dayanıklı bir kürk taşımaktadır. Bu kürkün rengi cinslerine ve çevresel etmenlere göre değişiklik gösterse de genellikle sarıdan kızıla uzanan bir renk skalası arasında olduğunu söylemek mümkündür. Bu kısım kuyruklarına kadar uzanmakla beraber, vücutlarının alt kısmı neredeyse pürüzsüz, beyaz tüylerden oluşmaktadır.Sincaplar özellikle sevimli görüntüleri ile dikkat çeken, kemirgen ailesinin belki de en sempatik üyeleridir. Bu sevimli görüntüye sahip olmalarının en önemli etkeni uzun ve oldukça kabarık görünen kuyruklarıdır. Güzel kuyruklarına ek olarak sincaplar, oldukça iri ve büyük göz yapısına sahip olmaları ile de dikkat çekmektedir. Yetişkin bir sincabın boyu yaklaşık olarak 25-30 cm aralığından kuyruklarının boyu 15-25cm aralığında değişiklik göstermektedir. Sincaplar her ne kadar tüm görsellerde aklımıza kazınan halleri ile sürekli bir şeyler yiyor görünseler de şaşırtıcı derecede hafif hayvanlardır. Bir sincabın ağırlığı sadece 25-50 gram arasındadır.Bilindiği üzere ormanlar alemi  içerisinde sayısız bitki ve hayvan türü barındırmaktadır. Sincaplar ise bu hayvan türlerinden memeli kategorisinde yer alan canlılardır. Bu nedenle iç gebelik geçirmektedirler. Bir sincabın hamilelik süreci 4 ile 6 hafta arasında değişiklik göstermektedir. Normal bir doğum sonucunda bir anne sincap yaklaşık olarak 3-6 arası yavru doğurabilmektedir. Sincaplar ömürleri fazla uzun olmayan hayvanlardır. Bir sincap yaklaşık olarak 7-8 yıl yaşayabilmektedir.Sincaplar otobur canlılardır. Doğadaki besinleri yaşadıkları ormanlık yerlerde bulunan ağaçların yaprakları ve meyveleridir. Sincaplar çiftleşme dönemi dışında hayatlarını tek başlarına sürdürmektedirler. Yetişkin bir sincap ortalama 5 yavru doğurduğu hamilelik sürecini hayatı boyunca defalarca tekrarlayabilir. Sincapların bilinen en iyi özellikleri oldukça iyi birer tırmanıcı ve zıplayıcı olduklarıdır. Sincaplar ormanlarda ve ağaçlarda yaşayan kemirici yapıdaki canlılardır. Ömürlerinin neredeyse tamamını ağaç üzerinde geçirmektedirler, çok iyi tırmanma ve zıplama yeteneklerine sahip olmaları ağaçlar üzerinde yeryüzüne temas etmeden ne kadar kolay seyahat edebildiklerini kanıtlar niteliktedir. Sincaplar özellikle gündüz vakitlerinde her zamankinden daha hareketli ve enerjik olabilmektedirler.Her ne kadar vahşi doğaya ait bir hayvan olsa da, bilinenin aksine sincaplar eğitilebilmektedir. 3 aylıktan küçük alınarak evcilleştirilen sincaplar tıpkı hamsterlar gibi oldukça neşeli ve hareketli bir ev arkadaşı olmaya adaydır. Yaşadıkları alanın onlara sunduğu besinleri en iyi şekilde değerlendiren sincapların yemek konusunda seçici olmadıklarını söylemek mümkündür. Her türlü bitki tohumu, mantar, kozalak, ceviz, badem ve iğne yapraklı ağaçların dalları onlar için besin niteliğindedir. 







Bu fındık sincap gibi bir daldan dala uzanmak, ağacın dalları arasında, bazen hayatın içinde  kaybolmak gerek.

12 Mayıs 2018 Cumartesi

Gölyazı


     
        Burhaniye' den Ankara' ya dönerken yolun üzerinde Gölyazı yazıyordu. Daha öncede o yoldan geçmişim nasip şimdiymiş.

Eşime "Burayı görmek istiyorum " dedim. Çok da merak ediyordum. Beş kilometrelik toprak yoldan içeri giriyorsunuz. Yer yer çukur dolu toprak yol. Arabayı dikkatli kullanmak gerekiyor.
Arabayı cami önüne bıraktık. Küçük bir köy .Sular çekilmiş. Hala ağaçlar su içinde.Tekneler çoğunlukta.Vakit olmadığı için tekne gezintisini yapmadık. Ekşi maya ekmek aldık. Kır kahvesinde çay içtik. Bol bol  fotoğraf çektim. Bakımlı bir yer değil doğal bir ortam söz konusu.
      İnternetten aldığım bilgi: 
Gölyazı Köyü Bursa sınırları içinde, doğa ile tarihin bir arada bulunduğu eşsiz bir güzellik de Uluabat Gölü kıyısındaki Gölyazı köyüdür. Köyde yerleşim halen, yaklaşık 800 m uzunluğundaki antik surların içindedir. Üzerinde
geleneksel konut mimarisi örnekleri görülebilen surlarda, yer yer kapılar ve kuleler bulunur. Bazı bölümlerde Roma,
Bizans ve Osmanlı tarzı iç içe geçmiştir. İlkbaharda yükselen sular nedeniyle su içinde kalan ağaçlar, bu sularda süzülen ördekler, pelikanlar, her bahar evlerin çatılarında yuva yapan leylekler, Arnavut kaldırımlı dar ve temiz sokaklar ve güler yüzlü misafirperver köylüler; antik çağda Apolyont olarak bilinen bu köyün güzelliklerinden yalnızca birkaçıdır. Tümüyle SİT alanı olan bölge, restore edilerek kültür merkezine dönüştürülen Aziz Panteleimon (bazı kaynaklara göre Hagias Georgias) Kilisesi ile de dikkati çeker.
Sokaklarda kapı önlerinde toplanıp bir yandan sohbet ederken bir yandan da kerevit ağı dokuyan kadınlara
rastlayabilirsiniz. Uluabat Gölü, Gölyazı köyünün tarlası gibidir:
Kayıklarda eşleriyle birlikte balık avlayan kadınlar görebilirsiniz. Köy meydanında balık mezadı kurulur. Köyde kahvehaneler, fırın ve bakkal mevcuttur. 700 yaşını aşmış çınar ağacı da Gölyazı’nın en önemli anıtlarından biridir.
Uluabat Gölü
Bursa ile Karacabey arasında, Bursa-İzmir yolunun 5 km güneyinde, Bursa’ya 30 km uzaklıktadır. Uluabat Gölü’ndeki adalardan en büyüğü olan Nailbey Adası’nda bulunan manastır, Bursa ve çevresinde, günümüze kadar gelebilen en eski manastırlardan biridir. 825 yılından önce yapıldığı tahmin edilen bu yapıda kaynaklara göre 7-8 keşiş yaşamıştır. Turna, kefal ve sazan gölden en çok çıkarılan balıklardır.
Gölyazı ve Uluabat köylerinden hareket eden kayıklarla gölde gezi yapabilirsiniz.






















imza günü

                                                                                                                    Hayat yolunda yürürken h...