23 Ocak 2022 Pazar

Dışarıda kar ruhumda hazan, kışın sonu bahar

                                                   









        Akşam oldu, perdeleri çek ışığı yak. Sabah uyan gün aydınlanmadı dışarısı buz gibi kar sarı rengiyle vurmakta. Gündüz yer değiştiriyor geceyle. Aydınlık karanlık. Karanlığın içinde aydınlık arıyorum. Biliyorum hep aydınlık hep karanlık diye bir şey yok.

       Dünya bir cehennem boğulmadan çıkabiliyor muyuz. Birilerini sırf kendimize benzemiyor diye boğmakla uğraşmadan bıkmadık mı?

      Evin bitmeyen işleri okuyamamak yazamamak Kim için kendim için.

      Tembellik hakkımı kullanacağım. Ah birde yapabilsem. Kendime tatil veriyorum günden vaz geçtim kaç saatliğine.

        Yıllar önce okuldan gelirdim, bir bir buçuk gibi saat üçe kadar televizyonu açar, boş boş gözlerle yayın izler sonra çocukların gelmesini beklerdim.

      Çocukları alıp  okul çıkışında sendikada nöbetçiydim.  Kumru' larda ofisten mercimekli börek alır nöbete giderdim.

        Ya da sabah resim kursu evin işlerini bitirdikten sonra yorgun argın oradan okula.

        Yıllar geçiyordu Neden koşturuyordum. Neden? 

         Şimdi sabah gazetenin ilk sayfasına bakar sonra arka  sayfa sonrada sanat sayfası ardından ekonomi.

        Elektrik faturası geçen ay iki katı bu ayda iki katı. Ya ne zaman zam gelmişti. Aralıkta mı? Doğalgaz aralık 1080. Benzin herhalde bin liraya depo dolar.

        Mercimek çorbası yapacağım evde mercimek yok. Büyük marketlerden birine uğradım. Bir kilo otuz lira  iki üç yere baktım  yirmi sekiz lira. Sarı mercimeği yirmi sekizden aldım. Kırmızı mercimeği almayacağım. Biraz daha sabır on sekiz liraya buldum.

       Neden iş yapınca yoruluyorum. Deliksiz uykulara ne oldu?        Biraz fotoğraf çekeyim makina pas tutacak. Bu çiçeğim ne zaman açtı? Kapalı balkonda üstüne battaniye serdiğim sardunyalarım donmuş. On gün öncesine kadar çiçektelerdi.

       Kayağa gidemiyoruz sanki kaymayı biliyorum her yer Uludağ.

       Kızım damat ve torunlar corona oldu. Acil şifalar Egoşum okuldan aldı. Sonra baba, anne ve kardeşi. İyiler. Hastanede evinde coronadan hasta yatanlara acil şifalar dilerim. İnşallah grip nezle gibi yatırmadan geçer gider. Özledim. Şimdi en azından belki görüntülü konuşurum.

       Sorular sorgulamalar hayatın tadı ne zaman kaçtı?  Biz büyüyünce kaçan hayatı mı kovalamak istedim yoksa. Felsefe psikoloji okudum hayatı insanı ve kendimi sorguladım durdum.

      Bir nefes almak istedim. Camı açtım  dışarının soğuğu odama doldu. Şehrin ışıklarına yatmadan baktım. Çöp arabası çöpleri almaya gelmiş. Bir müzik açtım. Ezginin Günlüğünden Yan kalbim yan.   

      Bu sabah son düzetmeleri yapayım derken ekranda Fatma Girik sonsuzluğa gitti. Dört yapraklı yoncanın biri düştü. Işıklar içinde uyusun. Annemin öldüğü yaş çok da yaşlı değil. Sinema, televizyon ,belediye başkanlığı ne çok şey sığdırmış hayata. Yıllar önce Kızılay'da dolaşıyorum. İş bankasının orada üst geçitte mas mavi gözleri ile Fatma Girik geçiyordu. Gözleri deniz mavisi. Işıklar içinde uyu.

14 Ocak 2022 Cuma

Renklerin, nesnelerin bu kadar güzel ve net olduğunu bilseydim eğer

                                                     






             Hastane odası zihnimi oyalamam gerekiyor. Yedinci kat günlerden perşembe saat 11.30  Dışarıya bakıyorum. hava soğuk ve gri. Uzaklardan Atakule gözüküyor.  Bir gün önceki uykusuzluğumu ve ağrılarım bugün yok. Bel, diş, sol göz. Koluma ismim yazılı bir bilezik  ve gözüme göz damlası damlatılıyor. Elime kateder her ihtimale karşı açılıyor. Elim acıyor. 

           Biraz sonra doktor geliyor. Heyecan var mı? Göz bebeği büyümemiş tahminen birde ameliyata alacağız. O arada ameliyat önlüğü yatağın üzerinde giyiniyorum.  Zaman geçmek bilmiyor. Dışarıda tekerlek sesleri. Bir türlü bizim odaya yönelmiyor.  Fotoğraf çekiyorum oyalanmak için duygularımı yazıyorum İnternete bakıyorum. Gürültü var bizim odaya yönelen bir ses yok.

         Sahi görmek nedir?

        Gözün görmesi yoluyla varlıkları nesneleri seçmek.

       Dışarısının griliğine inat önlük mavi siyah içim açılıyor.

                                            


       Aziz gazete okuyor. Arada haber ve yorumlar yapıyor. Bir gece önce uyuyamadım  Uzanıyorum uyumak ne mümkün. 

        Çocukluğum aklıma geliyor. Güneşe bakamazdım. Mahallede oyun oynarken gözümün üstüne taş gelmişti yarılmıştı annem evde tedavi etmişti.

        Ehliyet almak için sağlık raporu istendi. Yıl 93 muayenede uzağı görmüyordum. Doktor gözlük yazmıştı. Ehliyette gözlüklü yazıyor. Uzun yıllar araba kullandım.

       Sol gözüm yüzde yetmiş, sağ gözüm yüzde otuz katarak artı uzağı görememe astiğmat. Sahi ne zaman bu hale geldim. Yakın gözlükle iğneyi zor geçiyorum. Doktorum diyor ki uzak için lens takacağız yakın için gözlük kullanacaksın.

     Okumayı çok severim. Sinop' ta kardeşim var. Ev kalabalık okumak için gözlük aranıyor . Ya birde ben deneyeyim. Dünya varmış. Ben çok zorlanmışım. Onca kitabı nasıl okumuşum. 

       Bir gün göz doktoruna gitmem gerekti. Hem gözlük yazdırırım hem muayene olurum. Doktor  katarak var acilen ameliyat olmalısınız hem de genç yaşta.

        Yap boz gibi parçaları birleştirmeye çalışıyorum.

      Saat ikiye doğru hemşire geldi. Haydi gidiyoruz. Ameliyathaneye ineceğiz "hoşça kal" diyorum eşime

       Öğretmenliğe başladığım ilk  yıllar Bir öğrencim Braille alfabesi kullanıyor. Sohbetimizde havadaki uçağı, tahtayı, beni gördüğünü ama ayrıntılarını görmediğini yüzümü seçemediğini anlatıyor. Sınav yapıyorum. Braille alfabesi sınav kağıdı. Sınavını ona okutuyorum üç buçuk. Dinlediği kadar zihninde kalanlarla ancak bu kadar. İçimden geçiriyorum. Arkadaşlarına sorsa cevaplarını öğrense bana onları anlatsa ben kabul edeceğim. Sözlü sorularıyla notunu yükseltiyor. Psikoloji dersinden sınıfını geçiyor. Braille alfabesi veya Körler alfabesi; 1821 yılında Louis Braille tarafından geliştirilmiş görme engelli insanların okuyup yazması için kullanılan bir alfabe yöntemidir. İki kolon taşıyan dikdörtgen düzen üzerine dizilmiş altı kabartılmış noktadan oluşur. Her iki kolonda üçer nokta bulunur.

           Asansörde ismim, doktorumun adı soruluyor hangi gözden ameliyat olacağım hepsine cevap veriyorum. 

          Görmek dünyayı yıldızları nesneleri. Yaşamda olumlu bakarım Nedense sol gözüm ameliyatlı olmasına rağmen sürekli yaşarır. Ders anlatırken öğrencilerim tek göz makyaj moda mı derlerdi. Sağ gözde uzağı görmüyor. Bazen görmek istemediğimiz durumlar ortaya çıkar. İnsanın insana yaptığını doğaya, hayvanlara yaptığını görmek istemeyiz.

          Sahi iyi görmek ne demek?

         Aşağı iniyoruz. Ameliyat sandalyesine geçiyorum. Doktor görünüyor " İşin sonuna geldik" diyor. O arada ameliyathaneye giriyoruz. ismim bulunmuyor Zehra diye bakıyorlar yok. Bilgisayar açıp kapatıyorlar soyadımı yanlış söylüyorlar doktorla beraber düzeltiyoruz. Ameliyathanede sandalye ameliyat masasına dönüşüyor. Uzanıyorum.  O arada  doktor göz bebeği büyümemiş. Birden bir terslik mi var." Hallederiz" diyor meğer o yüzden geç alındım ameliyata. Tekrar göze damla ve göz çevresi temizleniyor. Yüzüme bir örtü sağ göz açık. Katarakt önce temizlenecek makinanın sesi anlıyorum operasyon başladı. Sürekli ışığa bakıyorum gördüğüm ameliyat için olan ışık üç nokta. Işığı bazen mavi sevimli köpek, bazen kurt üç mavi ışık ama hep sevimli köpek diye düşlüyorum. Makina sesi duruyor doktor lensi verin lens gözüme konacak biraz ağrın olacak sedyeye sıkı sıkı sarılıyorum. Gerilmişim "hala ağrınız mı var" yok. O arada köpek kayboldu lensi görüyorum. Doktorun sesi "gözünüz aydın lens çok güzel yerleşti." Doktora teşekkür ederken doktor ve ameliyathanede bir sevinç dalgası oluşuyor  doktoru kutluyoruz. herkes mutlu. Birden ameliyathane sıcacık oluyor. Aklıma geliyor önce sol gözle bakıyorum mavi ışık beyaz ışık olmuş. ameliyatlı göz onu sarı ışık görüyor. Gözüm bantlanıyor.

                                                        

                      Beş on dakika dışarda bekliyorum Yeni bir hasta sandalyeler değişiyor. Yukarı çıkarken üşüdüğümü hissediyorum. Hastabakıcı şimdi güzel sıcak bir çorba. Odaya geliyorum. İlaçlar ve randevu diğer bilgiler veriliyor.

       Biraz sonra gelen ezo gelin çorbası içim ısınıyor. Giysilerimi değiştirip üçte hastaneden ayrılıyoruz. 

          Eve varış. Akşam damlaları gözüme damlatmak için bantı açıyorum. Birde dışarıya bakayım diyorum aman Tanrım ne kadar aydınlık sağ gözümle kontrol ediyorum ne kadar net.

        Gece zorlanıyorum bir yandan tedirgin sağ gözümün üstüme yatmayayım. Uyku ile uyanıklık sırt ağrısı ve ters tarafa yatmaktan uyuşmuşum.

        Sabah gün aydınlanmadan yola çıkıyoruz. Hastaneye varıyoruz. bant çıkıyor. Heyecanlanıyoruz .Tüm okuyamadığım harfleri okuyorum. Doktorum sağ göz yüzde doksan görüyor. Bu birinci gün inanılmaz. Ne olduğunu tam kestiremiyorum. Sol gözden iyi.

          Eve geliyoruz. Dışarı bakıyorum uzakları görüyorum renkler o kadar güzel ki! Çiçeklerime bakıyorum ne kadar canlı, ne güzel yeşil bunlar. Ben meğer görmüyor muşum renkleri, nesneleri.    Doktoruma ilk sorduğum soru  ne zaman araba kullanabilirim  "hemen daha iyi araba kullanırsın."

         Evde televizyona bakıyorum küçücük alt yazıları okuyorum. İnanmıyorum. Renkler ne kadar canlı ne güzelmiş meğer. Hani yağmur yağar ağaçlar, evler, yollar yıkanır üzerine güneş açar. İşte öyle net görüyorum dünyayı. Bu sefer sol gözü deniyorum o flu. Sağ göz şahane. Meğer gözüm görmediğinden gözümü kısıyormuşum. Birden gözlerim irileşiyor. Ellerimle yüzüme dokunuyorum. Başka neleri  önceden göremediğim şimdi net görebildiğim nesnelere gerçekten şaşırıyorum. 

                                                      


        Teknoloji, bilim iyi bir doktor.

        Bir arkadaşım mesaj atmış" Şimdi dünya daha renkli tıpkı senin gibi"

         Dünya gerçekten renkliymiş ben o renkleri flu görüyormuşum.

        İnanamıyorum. Dün ameliyat oldum. Bugün yeni bir gün yeni başlangıç. Yeniden başlamak... 

       Ayrıca gönül gözü ile görenlere de selam.

        Doktorum Prof. Dr. Fatih Karel ve emeği geçen hastane personeline teşekkür ediyorum. Emeklerine sağlık.

       Not: Dünkü notları anılarla beraber yazdım fotoğrafları koydum. Son düzeltmeleri yaparken yanlış tuşa basmışım. Hepsi gitti. Bu ikinci yazı.

8 Ocak 2022 Cumartesi

Tüketirken tükenmek ne acı

                                                          


Mogan Göl'ü

                                     Uğur Mumcu Park'ı



       Biten kitap, biten film, biten gün, biten hafta, biten yıl biten aşk, biten sevgi, biten doğa, doğal kaynaklar ve biten hayat gibi...

       Nerede kaldı  güzel sözler, güzel bir gün. Dün bir arkadaş "mutluyum" dedi. Neden mutlu bende hangi duygu var? Mutluluğu hak ettik mi? birileri bize veriyor mu? biz mi yaratıyoruz.                "Torun üstünü ıslatınca okula kıyafet götürmem gerekti. Ya dedim -kızım kendine bir güzellik yap arabayı kır Mogan Göl'üne yürüyüş yap. Kimse sana altın tepside hayatı sunmuyor misali mı?"       

       Ya da okuduğum kitaptaki hayat o kadar güzel değil. Acı işkence, mücadele ve kadın olmanın farklı coğrafyalardaki yaşamı. 

                               


                     

         Kınalı Çiçekler Alka Joshi 

"Hayallerinin yükü ne kadar ağırdır bir kadının omuzunda ."

       1950 yıllarında Hindistan'ın ücra bir köşesinde çocuk yaşta sevmediği adamla zorla evlendirilen Lakshmi'nin hayatı.

        Kadınlar Adası Kıran Millwood Hargrave 

        Hindistan'ın sıcağından Norveç soğuğuna gittim. 1617 Norveç'in en kuzeydoğusunda   bir ada. Gerçekte yaşanmış bir olaydan alınma; Varta Fırtınası ve 1620 yılındaki cadı avlarından yola çıkarak  medeniyetin uzak ucunda aşka, kötülüğe, takıntıya, ataerkil şiddete ve kadınların kudretine dair tüyler ürpertici, feminist bir tarihi roman. Okudum bendeki tortusu yaşanmış hikayelerin mücadelenin kadınların üzerindeki yükün ne kadar ağır olduğunu iliklerime kadar hissettim.         

       Güzellikler defteri  Şule 'ye teşekkür Emily'in Paris'ini izlemekteyim. Bu sıralar tesadüfler art arda arkadaşımla baharda Paris yapalım konuşuyorduk.  "Oğlu Paris yakınlarında küçük bir kasabada." Karşıma Paris'te bir dizi. Neredeyse bitireceğim yok dedim ara ver.

      Ee o da mı bitti mi ne yapacaksın tüketirken kitapları, dizileri, hayatı "içindeki acılar, kederler, mutluluklarla"  bakmışsın sen tükeniyorsun. Tüketmek  sonrası yeni bir kitabın  hazzı. Sonra geçenlerde gün batımının verdiği haz. Yeni bir gün  batımı. Nereye kadar. Hiç yaşanmamış günlerin en güzel olduğunu hissedebileceğimiz yaşamlar mı? ya da bizdeki bıraktığı izin içimizdeki tortusundan geriye kalan mı? Ben de bilmiyorum bir yanım umut bir yanım umutsuzluk. İki duygu sarmalı arasında gidiyorum.

        En iyisi tükettikçe tükenmeyelim.  

Ne okuyoruz? Babamın Tenekeleri Zehra Konukman'ın ilk kitabı

                                                                                                                                            ...