22 Ekim 2021 Cuma

Şehrin nefesini nefesime çektim.

                                                           














       Yıl 1960' ların sonu yer Akhisar

       Bugün babam Almanya'dan gelecek ben orta ikideyim. Okulum evimize çok uzak. Yolumun üzerinde asırlık çınarların olduğu şehrin nefes aldığı park var. Çocuk parkına gittim. İçimdeki tarifsiz heyecan çocuğum değil mi? Parkta kaydım. Biraz eğlendim, sevincim içimde. Babam bir yıldır Almanya'da onu çok özledim. Acaba bana neler getirdi? Babamın elini tutacağım. Bu parka getireceğim. Havuzun kenarında oturmak istiyorum. Babam bana gazoz alsın. Annemde gelsin. Şehrin en güzel yeri. Yazları serin çamların altında oturup arada yıldızları görüp onları sayacağım.

       Yıl 1980 ler  Yer Ankara Batı Sitesi.

      Evimiz bahçeli çocuklar bahçede oyalanıyor. Aşağıda ilk okulun yanında park var. Çocuklar ilkokula başladı. Didem parktan çıkmak istemiyor. Burçak ana sınıfında okul çıkışı parka uğruyoruz.

       Yıl 1989 Yer Dikmen

        Çocuklar evin bahçesinde oynuyor. Ev apartman oldu. Şöyle hava alacak bir yer yok. Okul ev hayat geçiyor.

        Yıl 1990 Dikmen Vadi'si açılıyor. Eskiden dere mi? vardı. içinde gecekondu. Açılışa Fasıl say gelecekmiş. Aziz hafta sonu Fazıl Say'ı izlemeye gidelim mi? Ortada havuz içine konser alanı yapılmış. Oh ne güzel evden minderleri getirdik. Kulaklarımızın pası da silindi. Güzel olmuş. İkinci kısım üçüncü kısım yapılışlarını dün gibi hatırlıyorum. Sonbaharı ayrı güzel Baharı ayrı. Hele sakuralar o kadar güzel ki! Nisan sonu açtı mı acaba ziyarete gideyim.  

       Yıl 2010 yer Sokullu

       Bir alt sokağımızda çınar ve çamlardan oluşan bir park var. Ne güzel! Hava soğuk dün gece kar yağmış. Ağaçlar kar altında. Hele gece çok soğuk ama karı izlemem lazım. Giyindim dışarı İlkbahar Park'ına gittim.

     Yıl 2015 Ege dün gece bizde kaldı. Sabah onu çocuk parkına götürdüm. Eve gelmek istemedi.

        Yıl 2017 Yer Yüzüncü Yıl;

       Bugün hava çok güzel Deniz'e bisküvi ve su koydum. belki yere otururuz. Birde battaniye alayım. Bugün parkta piknik yapalım.

      Yıl 2019 Almanya Münih aylardan Haziran;

       Her yer yemyeşil dünürlerle beraber İngiliz bahçesindeyiz. Şehrin içinde orman ve aynı zamanda dere var. Marja'nın kardeşinin doğum günü. Sırtımızı güneşe verdik. 

      Yıl 2019 yer Sinop Barış Manço Parkı Ege yukarıdan tutunarak düşmeden engelleri aşmak istiyor. Bazen kaydırakta aaa  göremedim nerede? salıncaktaymış.

          Yıl 2020 yer Öveçler Park'ı

      Bu hafta çocuklar pandemi var okullar açılmadı bende hava güzel ılık bir sonbahar aylardan ekim. Vakit geçmiyor. Torunlar Ege ve Deniz elimizde top ilk önce futbol oynadık. Ardından parkta iplere tırmandılar. Elimizde kolanya çocuklara eldiven giydirdim. Korkuyorum corona var. Evde oturmaktan sıkıldılar. Hem tablet ve televizyondan uzaklaşırlar. Ama eve kan ter içinde geldik. Bir yandan stres oraya dokunma al oğlum kolonya gel elini sileyim.

      Yıl 2021 yer Uğur Mumcu Parkı

      Deniz atlara bayılıyor. Her gelişimizde onlara binmek istiyor. Ege tırmanmayı seviyor. birde dondurma yemeyi.

       Yıl 2021 aylardan ekim Gölbaşı Park' elimizde fotoğraf makinası.İyi ki Gülten Hanım bizi buraya getirdi.  Çok güzel halatlardan yapılmış. Şimdi torunlar olsaydı buradan kayardı. Kasım ara tatilinde onları getireyim. Biz çocuk olduk şimdi. Burada neler varmış. Ne güzel bir düşünce her yer halat neler neler var. Salıncaklar çok değişik. Çocukluğumuzdaki kaydırakla bugünkü aynı mı? Bugün altmış yaş üzeri gençlik nefes almak için parkları dolaşıyoruz. Bazen yürüyüş bazen sonbaharın son demleri bazen fotoğraf çekmek. Bazen sevgiliyi alıp oturmak. Su sesini dinlemek, kurbağların sesleri, mevsimlerin dönüşümünü izlemek.

       Ne güzel parklar yapılmış. Şehrin içinde bir nefes. Evlerde toplanma yerine parklarda toplanıyoruz.

       Doğada bir nefes almak için parklardayız. 



19 Ekim 2021 Salı

Gezmek ruhun ilacıdır

                   Tulumtaş Mağara'sı





                                                






















            

                           Mağaranın girişi ve üstündeki villalar   

       Eylül ayında Sinop'tan Ankara'ya dönünce mevsimde sonbahar havada güzel  olunca internete girip Ankara'nın gezilecek yerlerini aramaya başladım.

       Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde İncek yakınlarında bir mağara bulunmuş diye okudum. Planlama  yapıp bir gün giderim diye düşündüm. Aklıma fotoğrafçı arkadaşlarım geldi. Belki onlarla gidebiliriz. İlettim. Programa aldılar. Dün grubu oluşturup gitmeye karar verdik. Pandemide olduğu için böyle yerlere az kişi ve kendi arabamla gitmek daha iyi.

       Arkadaşlarla Konya yolunda buluştuk. Özlem giderdik. Yola çıktık. Ahlatlıbel üzerinden İncek yoluna devam ettik. Son anda gruba fotoğraf sanatçısı Gülten Hanım katıldı. Yakın olduğunu tahmin etmemize rağmen uzun bir yol geldi. Ama tahminen 30 km. İncek bittikten sonra benzinlikten karşı yola geçtik. Beş dakika toprak yola devam ettik. Mağaraya vardık. Önünde inşaat alanı. Mağara açılmamış. girişi de çamurmuş. Rica ettik. peki dikkatli olun dediler. İnanamadık. O sarkıtlar sanki peri bacası gibi. Bol bol fotoğraf çektik. Taşlara dokunduk. dilek diledik. İlk bir yere girdiğim görmediğim yer olunca güzel dilekte bulunmak (pandemi bitsin gezmeye devam edelim.)

        Tulumtaş Mağara'sını gezerken aklıma panteizm görüşü geldi. Çevrede gördüğümüz her şey Tanrı'nın yansıması . Tulumtaş Mağarası olsun diğer mağaralar yanlış hatırlamıyorsam oluşum halinde. Yıllar gerekiyor. Bir sarkıtın oluşması için. Tamam dedim Tanrı'nın enerjisi bizi çok mutlu etti. 

         Mağaranın üstüne villalar kondurmuşlar. İnsan gerçekten inanamıyor. Ya sit alanı sayılmıyor mu? Tulumtaş mağarası çevre yolu yapılırken Taş ocağına dinamit atıldığında ortaya çıkmış. Bulunma tarihi 1992

         Keşif yapmak güzel. Yeni yer görmek ayrı güzel. Fotoğrafçı dostları görmek ona keza uzun zamandan sonra fotoğraf makinasını kullanmak ayrı güzel. Ceple fotoğraf çekiyorum ama fotoğraf  makinasının yeri  ayrı. O görsellerin içinde kaybolmak. Su akan yerlerden yüzümüze sürdük. Düşmeden içimizde ruhumuzda oluşan bir nevi arınma duygusu ile gezimizin birinci ayağını bitirdik.

        Gülten Hanım ya buradan vaktimizde var. Bir fotoğraf gösterdi. Sizin de albümünüzde bulunsun oraya gidelim mi? Neden olmasın diye düşündük. İplerden oluşan ağ da çekilen fotoğraflar. "Sırf bunun için Konya 'ya gittim. Burada da varmış." dediler. Konumumuzu açtık Gölbaşı Şehir Park'ına doğru yola çıktık. Hava şansımıza güzel. gökyüzü bulutlu. Bir sonraki yazı konusu bu olsun. Görselleri koyup keyifle fotoğraflara bakıp o anı hatırlamak ayrı güzel.

Not: Görsellerin üzerini tıklarsanız dikit ve sarkıtlar daha güzel görünüyor.

9 Ekim 2021 Cumartesi

Sonbahar güneşi bitmeden

                                                   





                                       Keçiören Akvaryum

       Dünde olanlar 

      Sonbaharın ikinci ayı. Her şey başlayasıya kadar. Bir bakmışsın gün bitiyor, ay bitiyor, yıl bitiyor ve bir ömür bitiyor. Radyodan hava durumunu dinliyorum. Ankara parçalı bulutlu. Ev kuzey tarafta ve soğuk. Dışarıda güneş var. Kalk diyorum üşenme. Korkuyorum sabah serinliği olabilir. İyice giyiniyorum. Vaz geçilmez şapkalarımdan mevsimlik olanı seçiyorum. Üzeri çizgili olanda karar kılıyorum. Kendimi dışarı atıyorum. İlkbahar sokağı olan parkımdan Barış Manço'nun şarkısını  değiştirerek söylüyorum. Hava sıcak mı sıcak ellerim ceplerimde. Yalnızlığıma arkadaş yürüyüp duruyorum.

       Metin Altıok Park'ına geçiyorum. Oradan kendimi zorlayarak Ahmet Arif Park'ı. Kulağım radyoda. Oradan Öveçler Park'ı güneşten gidiyorum. Isınıyorum. sabah serinliği yok. Birden bir rüzgar çıkıyor. Gölgeler serinliyor.

        Eve geliyorum. Sabah çayımı dört gözle yapıyorum. Yedi buçukta kalkınca zaman geçmiyor. Daha saat on buçuk. Otları yıkıyorum. Üzerine domates, Antakya çökeleği. Az biraz sızma zeytinyağı gezdiriyorum. Aklıma kurumuş domatesler geliyor. Salatanın üzerine koymaktan vaz geçiyorum. Diyorum bu sefer kurumuş domatesli  yumurta olsun. Az biraz tereyağı ve çok az zeytinyağı. Sıcak suda beklemiş yumuşamış domates kuruları ve üzerine yumurta. Hımm bu durumda çok az ekmek. Karışık salatanın üzerine iki ceviz kırıyorum. Lezzet patlaması salata. Kahvaltıdan eşimi arayayım sohbet ederek yapayım kahvaltıyı. Cevap vermiyor. ben de müzik açıyorum. Meğer dün geceki sanal alem yayınlarının kesikliğinden doğan sorun var. İnternet çalışmıyor diyor. Uzaktan sorunu algılayamıyorum. Dün gece altı saat sanal alem kesinti iyi geliyor. Uzak durmak iyi. Birden alışkanlıklarım göz önüme geliyor. Sahi sanal alem olmadan önce ne yapıyorduk. Nasıl vakit geçiriyorduk. Dünyanın sonu gibi bakmıyorum. Biten giden yok olan insan ilişkileri aklıma geliyor.

         Bu satırları yazarken güneş bulutların arkasında. İyi ki güzel havada yürüyüşümü yapmışım. " Bak güneş bile kayboldu. O kadar tamam Ama yarım saat önce var olan güneş kaybolabiliyor. O zaman alışkanlıkları değiştir diyorum. 

         Gün ortalanıyor. Yapılacak işler plan program. Haydi diyorum kalk canlan.

        Bugün yaşananlar

      Sabah doğal gaz faturası geldi. Üç gün sabah bir saat akşam bir saat kombiyi yaktım. Gelen 200 lira bütün gün yansa vay halimize. Önümüz kara kış olmaz inşallah umudunu taşımak için çaba sarf ediyorum. Sabah  evin güneşli olan yönüne geçip oturmak. Akşamları kalın giyinip battaniye altında oturmak. Gazetemi alıp yoksa parkta güneşte okumak  Bu ay ki  çözümleri uygulamaya koymak niyetindeyken hava tekrar ısınmaya başladı. Ama ev buz. Dışarısı sıcak.

       Hayatın acımasızlığı güçlü olanın güçsüz üzerine uyguladığı adaletsiz dünyada neler yapılabilir düşüncesi ile yatağa girip sabah yorgun kalkmaya benziyor. Mutluluk, yaşamın adaleti bizlerden hep uzak mı? olacak diye kendimi sorgularken buluyorum.

      Cevabını bazen bildiğim bazen bilmediğim hayatın acımasızlığını bir tarafa yatırıyor ekim güneşinden medet umuyorum. Sabah yürüyüşleri hızımı kesmiyor. Gün kaybolmadan kendimi parklara atıyorum. Her farkındalığım beni biraz daha büyütüyor ama çözüm üretemiyorum. Yine de güneşin sıcaklığını içime çekip umuda yolculuk misali yolda yayılmış miskin  gördüğüm köpeklere özeniyorum.


     

1 Ekim 2021 Cuma

Hamamönü, kale, kahve derken

                                              






                                         

                                                         

       Hoş geldin yeni ay yeni gün.

       Dün sabah yürüyüşümü evin olağan işleri ve badana sonrası kaba temizlikten vakit bulup yapamadım. Akşam yürümeye karar verdim. Şehrin lambaları ağır ağır yanarken, aydınlık karanlıkla buluşmak üzereyken parkın lambaları da yanınca güzel bir akşamda yürüyüşümü tamamladım.

      Özlemişim; 

     Geçen hafta uzun zamandır (Pandeminin başlangıcından beri) gitmediğim Hamamönü'nde arkadaş buluşması ve ver elini kale ve etrafını gezdik. Ay nasıl özlemişim. Sanki bir başka kente gelmişim. Evden gördüğüm manzara değişti. Dedim ki" Bu kenti seviyorum. Kaldırım taşlarını, yeni açılan mekanları, eski gezdiğim yerleri." Birde hikayesini yazayım. 

       Yanında sevdiğin arkadaş kentin ara sokaklarına dalmak unutulmasın diye fotoğraflara aktarmak. Sohbete arkadaşlık eden yemek ve kahveler. Kızlar "Arada böyle dürt bizi." demeleri. "Oh be gezmek ruhuma bedenime iyi geliyor" dedim.

       Öğrendim, uyguladım. 

       Köye uzun zamandır görmediğim arkadaşla beraber gittik. Özel bir insandır. Radikayı ondan öğrenmiştim. Bahçede dolaşırken alıç ve diğer ağaçları gösterdim. Site dışına çıkınca doğal alıç bulduk. Olgunlaşmış. "Bunun sirkesi yapılır." dedi. Ceplerimizi çocuklar gibi  alıç doldurduk. Hemen eve gelince yıkadım sirkesini kurdum. Evde bir önceki yıl kurduğum elma sirkesinin anası vardı. İçine kattım. Bakalım nasıl bir sirke olacak. Yıldız anasonlu vişne likörü getirmiş. kahveye arkadaş oldu. Likör yapımında farklı yöntem öğrendim. Seneye likörlerimi kurarken kullanacağım.

        İzledim;

     Bu yazının konusunu kafamda izlediğim filmden yola çıkarak ( Bir Alışverişkoliğin hatıraları) " Buna ihtiyacın var mı?" diye düşünmüştüm. Güzel geçen hafta birden konunun önüne atladı. Hayat pahalılığının her geçen gün arttığı bir dönemde alışverişlerde özen göstermekteyiz. Gitgide daha tasarruflu olmak ihtiyacımız olduğu dönemde bazen kantarın ucunu kaçırmak söz konusu. Gençken bile altını alırken üstünü başka zamana bırakmıştık. Şimdide nerede kullanabilirim. Dolap köşesinde mi? atıl durumda mı? kalacak. Giymediğim giysiler, ayakkabılar ya da ev ile ilgili ihtiyaçlar. En iyisi güzel bir dolap düzeni ve ev düzeni ile işe  başlamak galiba. Plan program yapmak işe en acillerden başlamak.

      Bol kahve içtim , müzik dinledim ve dans ettim.

      Bugün dünya kahve günü .Yazımda da bol bol kahveden söz etmişim. Arkadaşımla buluşup dünya kahve günü kutlamalarına katıldık. Zamanlamayı iyi yapmamıza rağmen kahve kokularının dayanılmaz cazibesi, elimizde kahve bardakları ,müzik ve dans içinde güzel vakit geçirdik. Ne kadar çok özlemişiz. Bir fotoğrafçı bol bol fotoğraflarımızı çekti. Arkadaşım " Gençlerin arasında bu yaşlılar ne arıyor "diye. Bende "Kendimi şu an genç hissediyorum." dedim. Arkadaşıma ablası " Sen ne zaman büyüyeceksin " diyormuş. İnstagramdan Ankara kahve günü programına bakıp  gidin biz müziği kırk beş dakika dinleyebildik. Verdiğiniz para boşa gitmesin.

 Güzel sözler ile kahve dünyasına bakış:

Kendinle kahve iç en iyi hatır kendine olandır...

Yüreğinden bir fincan kahve koy ki yüreğime içer içmez kırk değil bir ömür sende kalayım.

Hiçbir kahve "gidilmişlik" kadar acı değildir.

Hayat bir  kahve fincan gibidir, bazen acı bazen tatlı olur. Önemli olan kahvenin tadı değil onu kiminle içtiğindir.


 İki gün daha program devam ediyor.

          Zamanı anlamlandırmanın yolu arkadaş sohbeti, mekanlar yemek ve mis gibi bir kahve. Birde bunlara arkadaşlık eden mutlu gülen yüzler. Dünya gülümseme günü kutlu olsun.

         Hayat gülünce güzel. 

Ne okuyoruz? Babamın Tenekeleri Zehra Konukman'ın ilk kitabı

                                                                                                                                            ...