29 Ekim 2011 Cumartesi

CUMHURİYET

Cumhuriyet, hükümet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu monarşi ve oligarşi kavramlarının zıttıdır.
CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN
BEN CUMHURİYET İNSANIYIM
İYİ Kİ VARSIN CUMHURİYET
TEŞEKKÜRLER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK




26 Ekim 2011 Çarşamba

MİLETOSLU ASPASİA

From: zarifesakarya@hotmail.comTo: sila-710@hotmail.comSubject: KİTAP TANITIMIDate: Sat, 3 Oct 2009 18:46:06 +0300
.ExternalClass .ecxhmmessage P
{padding:0px;}
.ExternalClass body.ecxhmmessage
{font-size:10pt;font-family:Verdana;}
MİLETOSLU ASPASİA Felsefe öğrftmenlerinin pek çoğu "Felsefe nerede ve ne zaman başladı?" sorusuna ,genellikle Yunanistan' da Atina ' da cevabını alır.Lisede felsefeyi zorunlu ders olarak okumuş pek çoğumuz felsefenin anayurdunun Anadolu olduğundan habersiz.Felsefenin doğduğu yer olan Milet'in,Aydın-Söke yakınlarındaki Balat köyü olduğunu bilmez. Bu gerçek felsefe ders kitaplarında da gereği gibi yer almaz. İlk ünitenin başında , birkaç cümle ile geçiştirilir. Bugün size, felsefenin anayurdu Anadolu'yu onun doğduğu yer olan Milet'i Aspasia ile Perikles arasında yaşanan bir aşk öyküsü çerçevesinde anlatan bir kitaptan söz etmek istiyorum . Kitap evinde her zamankinden daha fazla kalacak zaman bulduğum bir gün pek dikkatimi çekmeyen " Tarihi Roman" raflarında göz gezdirirken karşılaştım "Miletoslu Aspasia" ile.Kitap adında geçen Milet sözcüğü ile dikkatimi çekmişti. Remzi Kitapevinin yayınladığı kitabın yazarı Ahmet Semih Tulay bir arkeolog. Sayın Tulay çeşitli müzeler yanında Milet müzeside de müdürlük görevinde bulunmuş,kazı çalışmalarına katılmış.Bu kitabı yazma nedenini ve kitabın yazılış öyküsü kitabın ilk sayfalarında " Birkaç Söz" başlığı altında şöyle anlatmış:" Bu kitabın amacı,Aspasia'nın yaşam öyküsünü anlatmak yanında ,üzerinde yaşadığımız toprakların kültürel zenginliğini de anlatabilmektir."(s.10)Peki öyküsü anlatılan Aspasia kimdir?Yazar aynı bölümde bu konuda da şunları söylüyor: "Aspasia, yaşadığı yüzyıla damgasını vurmuş, dönemin ünlü bilge ve sanatçılarına ev sahipliliği ,koruyuculuk yapmış;öldükten sonra da kendinden uzun yıllar söz ettirmiş,bilgisi ve yaşantısı ile tarih sayfalarında yer almış,felsefi bilgileri olan,aydın bir Anadolu kadınıdır."(s.10) A.Semih Tulay anlattığı öyküde, bir isim (Semira) dışında yer alan özel adların gerçek tarihi,mitolojik kişiliklere ve yer adlarına ilişkin olmasına da özen göstermiş.Bu da yazarının dilediği gibi, okuyanı geçmişe götürüyor,geçmişten seslsr duymasına adeta geçmişte yaşamasına neden oluyor. Okumaya başladığınızda elinizden bırakamayacağınızı düşündüğüm bu kitabı bitirdiğinizde felsefenin anayurdu Anadolu(Güneşin Doğduğu Ülke)yi daha yakından tanıyacak,daha çok sevecek ve saygı duyacaksınız.Güncel bir çok sorunun ne kadar eski olduğunu görecek,kendinizi bir çok sorunun içinde bulacaksınız. Ayrıca yanından hiç ilgilenmeden geçtiğiniz antik kentleri fark edecek,artık onları bir taş yığını olarak göremeyeceksiniz. Yazar öykünün bir bölümünde Perikles'e hitaben Aspasia'ya ya şunları söyletir:" -Sevgili Perikles,kendine haksızlık yapma.Unutma ki,yazılanı hakkıyla okumak,yazmaktan çak daha zordur."(s.168) Miletoslu Aspasia (Bir M.Ö.5.Yüzyıl Öyküsü) hakkıyla okunmayı hak eden bir kitap.A.Semih Tulay'a sonsuz teşekkürler. Zarife Sakarya(Felsefe Öğretmeni)

Yemek yaparken usuma konanlar

Bu akşam üstü çok sevdiğim sohbetinden haz duyduğum bir arkadaşım geldi.Laf lafı açtı.Tarihte kadın filozoflar üzerine bir kitap okuduğunu anlattı.Miletos'lu Cemil Sena Mile'li der Aspasıa.Hemen filozoflar ansiklopedisinden hakkında araştırma yaptım.M.Ö 450'de yaşamış gezimci ve filolog.Arkadışıma
-Ben sadece Simone de Beauvoir var.Fransız yazar ve filozof deyince
-Tarihte o kadar çok var kadın filozof dedi arkadaşım.
Ben-Kadınlar düşünmüyor.Düşünen sadece erkekler herhalde dedim.Evet mutfakta yemek yaparken yemeğin kaç dakikada pişeceğinden lezzetinden alışverişinden sorumlu olunca düşünme işini bizler erkeklere mi bıraktık.Bir türlü fırsatımız olamamış dedim.Tabii ki bir kahkaha ile bu işi noktaladım.Diğer taraftan kadınların çoçuk büyütme dışında evin her türlü işinden sorumlu olması konusu gündemimizi oluşturdu.Ne kadar çok pratik edindiğimizi (günlük hayat ve evde) ama her birimizin birer sanatçı, bilim insanı ,gezgin,siyasetçi olabileceğimizi düşledik.
Arkadaşım Felsefe soru bankası hazırlamış.İçinde özlü sözler var Bir tanesini buraya yazayım .
'Bize iki yuvarlak organ verildi;biri oturmak diğeri düşünmek için...Başarınız hangisini daha fazla kullanacağınıza bağlıdır..'
Ann Landres

23 Ekim 2011 Pazar

Adı eski kendisi yeni olan Eskişehir

80 li yıllarda kokan Porsuk'tan şimdi gondolların dolaştığı Porsuk

Şehri bir başka açıdan baktığın Şelale Park'ı

















Taşların canlanıp birer sanat eseri olduğunu









Eski evlerin yeniden canlandığı Odun pazarı

























Kuşların mola verdiği















Havuzları parkları ile insanların nefes aldığı

















Çöpler bile güzelleşmiş

Böyle bir şehirde bir gün geçirmek çok güzel.Teşekkürler Yılmaz Büyükerşen.Gezilecek mekanları,heykelleri,eski yapıların canlandığı,nefes alınacak Porsuk ile modern çağdaş bir kent.Sabah hızlı trenden indikten sonra yürüme mesafesi ile Porsuk'ta kahvaltı.Ardından Hamam Önü'nden Odun Pazarı,Şehir manzaralı Şelale Park.Nefis kapısında kuyrukların beklediği çiğ börek ziyafeti.Ardından Porsuk'ta soluklanıp bir çay içimi sohbet.Eski hal binasının yenilenip Haller Gençlik Merkez'ine uğramamız.Sonra yorgun ama mutlu bir şekilde hızlı trenle Ankara yolculuğumuz.






































18 Ekim 2011 Salı

İstanbul

İstiklal'de Atlas Pasaj'ından oğlum şapka aldı Maratonu izledim





























Pankartlar dile geldi





















Hafta sonu güzel ama yağmurlu geçti.













17 Ekim 2011 Pazartesi

kendinizi engellemeyin

Galata Köprüsü
Hafta sonu İstanbul'daydım.Yağmurlu ,soğuk bir hava.Gökyüzü kurşuni gri.Zoraki kalktım.Bir gün önce dolaşamamıştım.İyi ki kalkmışım.Avrasya maratonu vardı.Onları görünce çok mutlu oldum.Havanın soğunu yağmurunu dinlememişler maratona katılmışlardı.Kadını ,erkeği,genci,yaşlısı,engellisi,Fransız,Japon,Alman ,dünyanın her yerinden .İstanbul halkı yüzleri asık,ama maratona katılan kişiler çok mutlu yüzleri gülüyordu.Orada olmak onlara yetiyordu.




11 Ekim 2011 Salı

mutluluk nedir?





Mutluluk nedir diye sorsalar herkes farklı yanıtlar.Saat gecenin onunda apartman görevlisinin dolu yağmurundan kurtardığı ya da dolu yağmurunun kırdığı gülleri bir demet yapıp size getirmesidir desem .Sizde sen ne kadar kolay mutlu oluyormuşssun dersiniz değilmi evet.Çünkü akşam üstü gittim.Bahçeden koparayım dedim kıyamadım.Kırılan üç gülü aldım.O gül muhakkak sizi buluyor.Sbah kıyamadığım gül akşam bir demet olarak kapıma gelip vazoya yerleşiyor.Apartman yönetisiyken çoğu gülü Başar'la beraber dikmiştik.Bazen solmuş gülleri tam temizleyecekken Başar'ın budaması beni hüzünlendirsede ,bugünkü jesti beni aldı götürdü bir yerlere ve bu yazıma konu oldu.Sabahta Müdür seni çağırıyor dediler .Gittim.Kocaman kurumuş bir ağaç bunu nereye dikelim diye sordular.2 yıldır kurumuş ağaçlarla ilgili bir projem vardı.Onu gerçekleştirememiştim.Proje bitsin buraya fotoğrafı gelecek.Öğlen kızımın kontrolü vardı.12 haftalık hamile.Ultrasonda resmini görüp oluşan ellerini ayaklarını seyretmem.bugüne ayrı bir anlam kattı.Yağan yağmurdan sonra çıkan gökkuşağınıda çok severim.Yaşamda bunlar olmasa ne anlamı kalır.Kimbilir sizleri benim yakalayamadığım ya da farkedipte önemsemediğim bazen de kıl payı kaçırdığım ne güzel yaşam sürprizleri vardır.

6 Ekim 2011 Perşembe

işimi seviyorum

Bugün insanların birisi tarafından dinlenmesinin ne kadar önemli olduğunu farkettim.15 yaşındaki bir kişinin gelip yüreğini bana açması beni mutlu etti.Bazen bazı insanları sadece dinlemeniz yetiyor.Birde iletişim kuramadığımızı anladım.Özellikle gençler ile anne-baba arasında kopukluklar.Gençlik kanımızın deli aktığı dönem.Anlaşılmak istiyor.Beni dinleyin diyor.Yanlış anlamayın beni diyor.Anne-babalar kendi zamanlarını hatırlasalar hak verecekler.Tabii genç insan da kendini doğru ifade edebilse sorun kalmayacak.

1 Ekim 2011 Cumartesi

Paris'te gece yarısı

Sinop'ta sabahın 5 kalkıp güneşin doğuşunu seyretmiştim.Bu resim için mucize diyorum.




Sabah 7.30'da denize girmek için Sinop'ta Beyaz evin orada bu kuşun resmi çok hoşuma gitti.

Resimlerle başlığın bir ilgisi yok.Bugün kızımla bu filme gittik.Paris'te gece yarısı.Sonbaharda nişanlı bir damat adayının Paris'te bir gece serüvenini anlatıyor.Roman yazmaya başlayan yazarın yazma eylemi ,yazma esnasındaki sıkıntıları,neden yazmak istediği ...Olmak istediği 1920 ler ve karşılaştığı yazar,ressamlar .Ve de Paris manzaraları.Paris'in ara sokakları...Paris'i görenler bilir.Sen Nehri,kitapçılar caddesi ve cafeleri.






Ne okuyoruz? Babamın Tenekeleri Zehra Konukman'ın ilk kitabı

                                                                                                                                            ...