Köyde baharın ayak seslerini hatırlatan çiğdemler
" İstiridye içine kaçan kumu yabancı ve tehlikeli madde olarak algılar ve kendini korumak için bu yabancı maddeyi ürettiği katı, sert, parlak ve güçlü madde olan sedef mineraliyle sarmaya başlar. Zamanla istiridyenin kendini korumak için ürettiği sedef minerali kumu güçlü bir taş haline getirir ve bu taşa 'inci' denir.
İşte bizim inci taneleri grubumuz böyle oluştu. Emek zaman gerekti. Bir okulun öğretmenler odasında başlayan tanışıklığımız tıpkı incinin oluşum öncesindeki kum tanesi gibiydik. Kimimiz çok parlak, kimimiz sessiz bir köşede mat, kimimiz köşeli, kimimiz kare. Her birimiz kumun içindeki ayrı taşlar. Hayat bizi şekillendirdi. Bazen fırtına gördük, bazen yağmur, bazen kar, hiçbirimiz yılmadık. Hayattan kopmadık. Acımızı kendi içimizde yaşadık.
Bugün eğer bir masanın etrafındaysak, konuşmalara eşlik eden kahkahalar varsa o vaz geçmeyişimizdir. O istiridye içindeki sedefin bizi koruyup saklamasıdır. Sedef parlaktır hem karada hem suda bulunur o "incinin annesi "dir. Bana hayatta en güzel armağanlardan hangisidir? diye sorsanız "unutulmayan inci taneleri "nin saçtığı ışığın içinde o gizli kalmış dostlukların nefesinde yaşayan , basit yalnız kum tanelerinin telefonun ucunda, iyi günde ve kötü günde aradığım gerçek arkadaş ve can dostlarıdır derim. Parıldamalarına gerek yok. Benim gönlümde hepsi en parlak yıldızdan bile daha parlaktır. Etrafındaki insanlara öyle ışık saçarlar ki görmeniz için gönül gözünüzün açık olması.
Öğretmen arkadaşlarımla bir buluşma sonrası etkilenerek yukarıdaki yazıyı yazdım.
Füruzan roman, şiir, deneme, çocuk edebiyatı, edebiyatın farklı türlerinde çok eser vermiş yazar sonsuz yolculuğuna çıkmıştır.
" Toplumun ezilmiş, hakkı yenmiş, duyarlıklı iç dünyaları keşfedilmemiş insanlarını yazmıştır."
Füruzan yaşamını kaybetti. Eserleri ile ebedi yaşayacak.