21 Ekim 2019 Pazartesi
Oradan Buradan
Güneşli bir sonbahar sabahında gözlerimi açtım. Ekim ayı bile koştura koştura geçmiş. Bir ben durmuşum bu arada. Deliksiz bir uykudan 6.15 te uyandım. "İşim gücüm yok yat" dedim. Bir süre gecenin karanlığı bitsin aydınlığa uyanayım diyerek yatakta cebelleşip durdum. "Kalk Zehra" dedim kendime günlük rutini değiştir .Televizyon ve bilgisayar yok. Kitaplıktan bir kitap seç. Sevgi Soysal'ı anlatan kitap. Yarım kalan bir türkü Sevgi. Yazarın anılarında yetmişli yıllar çocukluğumu yaşarken ben. Üniversite yıllarında Gürer Aykal ile .görüşmüş hakkında bilgi almış bir sunum yapmıştım.
Sonbaharın düşen yaprakların yerlerde sürünmesi gibiyim. Dökülüyorum bedenen değil ruhen, Canım bir şeyler yapmak istemiyor. Günlük yürüyüşlerimi aksatmıyorum. Günlük on bin adımlardan altı bin adımlara düşmüşüm sanki çok yürümüşüm gibi geliyor. Kalabalıklar içinde yalnızım uzun zamandır arkadaş sohbetlerine hasret. Biliyorum bir telefonun ucundalar. Aranması gereken arkadaşlar, ziyaret edilmesi gereken dostlar var.
Bir yandan da Tezer Özlü'nün kısa yaşamında yazdığı anıları okuyorum.Şu an 80 yıllar.
Dün yürüyüş güzergahımı değiştirip Ahmet Arif Park' ına doğru yürüdüm. Sıcacık ama üşüten bir sonbahar mevsimi. Bir kadın ayakları çorapsız elinde kitap güneşleniyor. Yaşı başı yerinde erkekler kağıt oynuyor. Sanki hayatı piştilemek istercesine. Selçuk ve Sinop'ta rastladığım yaşlı, genç erkeklerin sabahın altısında başlayıp akşama kadar okey oynayışları aklıma geliyor. Hiç mi işleri güçleri yok. Emekliler yaşama böyle mi? tutunuyorlar. Gençlerde işsiz güçsüz mü? demekten kendimi alamıyorum. Çocuk kahkahaları bölüyor yaşamın mutsuzluğuna inat. Ne yapıyorum? kimim? neyim? soruları zihnimde sonbaharın kokusunu içime çekerken doğanın seslerini duymak için kulaklığımı takmadan yürüyorum . Dün köpeklere bıraktığım kemik torbasına bakıyorum içleri boşalmış. En iyisi eve gelince aldığım yaz sebzelerini değerlendirip yemekler yapıyorum. Kış sebzeleri pazar tezgahında arzı endam etmişler. Bütün kış yiyeceğiz bir kenarda dursunlar. Dayanamayıp süs için köyden gelirken aldığım kabaktan tatlı, mücver ve bal kabağı çorbası yapıyorum.Doğanın turuncusunu kana kana içiyorum. Arkadaşım "tembel işi bunlar" dese de kabağı kesmekte zorlanıyorum. İçimdeki ses "kalk yürüyüş ve iş yapma zamanı" deyip beni dürtüklemekle meşgul. Yapılacak şeyleri zihnimde planlayıp yola koyulma zamanı.
15 Ekim 2019 Salı
Ege'de geçen zamanlar
Selçuk' ta sabah yürüyüşü
Bir gün "Haydi abla Tire'ye gidelim" dedik .Tire'de yaşayan kent müzesi, bir baktık berber tıraş yapıyor,sepetçi sepet ve çanta dokuyor, biri iplik bir diğeri yorgan dikiyor. Aaa çocukluğumuzun radyosu müzede.Sabahları günümüzü aydınlatan haberler, müziklerle evimiz şenlenirdi.Radyo tiyatrosu dinlediğim günler birden çocukluğumuza geri döndük. Ablam " Bak bak bizim konsol biz tek zannediyorduk meğer seri üretim "hayal kırıklığı içinde çekilen fotoğraflar. Arkeoloji Müzesi, Cami'leri, hamamı ziyaret ettik.Salı günü çok güzel pazarı varmış.Meşhur Tire köftesini tatmadan olmazdı. Yol sorduğumuz kişi "acıktınız bakıyorum" dedi. Peynir ve süt alıp Selçuk'a geri döndük.
Yalınayak Hamamı
Tire Arkeoloji müzesi bahçesi
Eski konsolumuz
Ziyaretçimiz vardı.
Erken açmış Leylaklar
Selçuk yürüyüş parkı
Kuşadası
İlk gün hava çok sıcaktı Kuşadası' nda denize girdik. Gelmeden bir gün önce turistler denizdeydi.Turistlerin ağırlıklı olduğu bir yer gibi geldi. Selçuk' tan Kuşadası' na giderken dolmuş yol boyunca otellerin bölgesinden geçerek dolmuşu dolduruyordu.Yaz gününe hasret kalmış günler, ayağımda yazlık ayakkabılar, üstümde ince giysiler, denizin mavisine karşı içilen kahve. Barışı sevmek güzel. Niye şehirlerimizi heykellerle süslemiyoruz. Güzel sanatların heykel, resim, fotoğraf bölümünden mezun olanlara belediyeler yer açsa şehirlerimiz farklı olur. Tek tük heykeller yerine şehri canlandıran heykeller görsel olarak şehri güzelleştirir.
Dönmeden bir gün önce Kuşadası
Şu an burnumda Ege' nin deniz kokusu.Selçuk pazarından taze alınmış ceviz, kabak, kuru incir. Ege 'de geçen zamanı hayal ederek içeriye gideyim taze kabaklardan bir salata yapayım...
6 Ekim 2019 Pazar
Yediklerini inkar etmiyorsun
4 Ekim 2019 Cuma
Size kırmızı çaydanlıktan çay ikram edeyim gelir misiniz?
Evdeki fazlalıkları köydeki eve yavaş yavaş götürürken uzun zamandır kullanmadığım kırmızı çaydanlık gözüme çarptı. Bir yerde duymuş okumuştum. En az altı ay kullanmadığınız eşyayı verin. Aslında geçenlerde de yalnızdım çay demlemek için kullanmıştım." Olsun götüreyim" dedim. Uzun zamandır görmediğim arkadaşımla yolumuz Güzel Çamlık'ta kesişti. Özlem giderdik. Doğayı, gezmeyi, hayatı, dostları seven bir arkadaş. Daha önce telefonda konuşmuştuk. Köyde dedim tek başıma kalmaya korkuyorum. Korkumun nedeni doğanın içinde ev. Tek başıma yatınca bir tıkırtı duyarsam tedirgin olur uykum kaçar uyuyamam dedim. Hülya "Çağır ben gelirim. Ben sana kırmızı çaydanlık getireyim" dedi." Benim kırmızı çaydanlığım var. Sen sohbetini, arkadaşlığını dostluğunu getir. Ben de sana çayını demleyeyim. Eski günlerden söz edelim. Gençliğimizi, anılar içinde kalmış günleri kuzine yanarken çayın buharında hatırlayalım. Dışarıda lapa lapa kar yağsın. Dağ havasını içimize çekerken düşünüyorum iyi ki seni tanımışım Hülya. Sen yakın zamanda kaybettiğin oğlundan ben iki yıl önce gurbette yaşayan hassas, yufka yürekli, insancıl... Yemek yerken "anlat abla" sözünün içindeki fırtınaları anlatmak için söze başlamak isteyen ama duygularını anlatmayan hassas kardeşim Arif'ten bahsedeyim. " dedim. Dostun arkadaşın az bulunduğu dünyada özel insanlara rastlamak bir şans. Arkadaş, dost sohbetinin çaya eşlik ettiği mutlu günlerde kırmızı çaydanlık ocağın üzerinde sizi bekliyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
imza günü
Hayat yolunda yürürken h...