Münih
İnsana hasret kaldığımız bu zamanlarda en çok neyi özledin derseniz. "Yalnızlığımı azaltacak insanlarla sohbeti özledim" desem. Geçen hafta tek başına deniz, güzel zaman geçirdim kitap gazete ve yüzmek olmuştu. Eve gelince acısını mutfaktan çıkarıp meyve suları, kek, tatlı, yemek ile zamanımı geçirmiştim. Uzun yıllar önce aynı okulda öğretmenlik yaptığımız arkadaşım ile telefon sohbeti dışında görüşememiştik. Sesi soluğu çıkmadı görüşürüz lafına eklenmiş yalnızlığım beni bunaltırken bir de ben arayayım dedim.İyi ki aramışım. Hastalık meselelerinden dolayı başını kaldıramadığını söyledi. Son üç gün beraberdik. Yanında rahat edeceğin, yargılanmadığım arkadaşlıklar dostluğa dönüşür. Özlemişim sohbeti. Anıların içine daldık . Zor çıktık. Okul günlerinden söz ettik.Ticaret Meslek Liesi. Okulumuzun kapandığından bir başka okulun bünyesine katıldığından söz ettik. Üzüldüm. Değişen yok olan anıların bir gün anıları yaşadığın binanın olmadığına. Okulu emekli olduktan sonra bir gün eski öğretmenleri çağırdıklarında ziyaret etmiştim.
Ankara'daki ilk çalıştığım Gazi çiftliği Lisesi ve Tarım Meslek Lisesi binaları da yoktu. Yıkılmıştı. Yaşantılarımızın darmadağın olduğu günlerde okullarımla ilgili kötü haberleri alınca çok üzüldüm.
Bu satırları yazarken çocukluğumun geçtiği bahçeli ilk evimiz gözümün önüne geldi. İlk önce tahta kapı ve üstünde oyun oynadığımız çocukluğum geldi önümde durdu. Kapıyı açınca sizi geniş bir avlu karşılar. İçinde sardunyaların ortancaların olduğu renklerin gök kuşağı ile yarıştığı çiçekler sonra eskiden tulumba yalağı olan havuz eve su gelince çeşmeye dönüşümü gözümün önünde canlandı. Tulumbadan sonra plastik borulardan akan çeşme suyunun tadını hiç beğenmemiştik. Ama artık sabah ayazında dışarıda yüzümüz yıkamayacaktık. Evde su olacaktı. Biraz daha yola devam edelim. Biber, patlıcan, domates, salatalık, acur ve bamyaların olduğu bahçe karşılar sizi. Bir yaz kaplıcalara gitmiştik. Bamya ve mısırlar boyumuzu aşmıştı. Oradan sağa dönerseniz kazanların kaynadığı çamaşırlığın olduğu, böreklerin yapıldığı damımız . Annem çamaşır kazanının başında: Eğilmiş çamaşır yıkıyor. Ateş harlanmış fokur fokur kaynayan kazan. Altında patlıcanların közlendiği odun ateşinin sıcaklığı bugün bu boğucu havada yakan sıcaklığa dönüştü. Akşam için gömme (patlıcan salatası) için bahçenin asmasından koruk toplayıp dövmek.. Limon yerine koruk suyunun verdiği lezzet.
Maşingada (Kuzine) pişen etler. Elde açılmış yufkalardan yapılan patlıcan böreğinin kokusu mis gibi içime doldu. Damın yanından bir küçük dam içinde eşeğimiz. Kapının üstüne astığımız çul çuvaldan oluşan kapıyı kaldırıp eşeği seviyorum. Bir sabah da ölüsünü bulmuştuk. Nasılda üzülmüştük. Tüm kardeşler beraber yaptığımız cenaze töreni geldi aklımıza. Bira ileride dut ağacımız .Yerlerde mis gibi kokan çileklerimiz. annem beş çocuk ile bu bahçeye ve bizlere nasıl bakmış. Yola devam sol yanımızda tavuk kümesi. Yanında tuvalet eski evlerde tuvaletler dışarıda olurdu. Birde ilk kapı girişi yanında da tuvalet vardı. Sonra evlere terfi etmişti. Oradan erik ağacı seslendi. "Beni niye unuttun? Zehra kardeş". Şimdi eve girelim merdiven basamaklarında oturan Ali karşılıyor beni başını delmiş başı sarılı. Yaramaz bir çocuktu macera sever. Yanında saksılar üç basamak sonra evin girişi sonra salonu. Bir divan divanda dantel ören annem karşıladı beni. Sağ yanımızda mutfak. Beyaz fayanslar içinde çocukluğum. Sol yanımda misafir odası. Meşhur el yapımı vitrin sandığım yıllar sonra geçen yıl Tire müzesinde bizim konsolu görmüştüm meğerse tek değilmiş. Salonda kendisi ahşap koltukları o dönemde muşambadan oluşmuş koltuklar. Dış kapının yanında böğürtlenler ve yanında boylu boyunca papatya tarlası.
Sinop
Birde evin üst katı vardı. Yer bize az gelir çay saatinde salçaya sürdüğümüz ekmekten oluşan kahvaltılar için tahta merdivenden üst kata çıkardık.Şimdi o tarladan yol geçti. O evler değişti. Hiçbir şey aynı kalmıyor muhafaza edilmiyor.
Sohbetin götürdüğü yerler ve anılar içinde yüzmek bana iyi geldi.