22 Eylül 2024 Pazar

Kanadı kırık kuşlar gibi olmayacağım


                                                
               

                                                                  
                                                                     

         Bir çiviyi çakar gibi

Vura vura günlere

Bir çiviyi çakar gibi

 Vura vura günlere

                                       Bu sabah hasta olmaktan hasta modundan sıkıldım. Günlük rutinime minik mutluluklar ekledim. Minik zeytin ağacımı suladım, sevdim, okşadım, " ölmeden büyüyecek misin?" dedim. cevap vermedi. Ne yapabilirim dedim elimin altında olmasını sevdim yarınlar olmadan. Sonra bir müzik açtım. Cem Karaca' dan " işte geldik gidiyoruz " şarkısını dinledim. Hikayesini okudum. Hayatın özeti olmuş bu şarkı. Her satırı derin anlamlar içerir ,üzerinde düşünülür tartışılır.

            Kendime dün söz verdim. Günlük rutini değiştir , çabala, gayret göster. İçim dışım bilgisayar , telefon görmekten gına geldi.  Unut dedim çiçek ek, doğada yürüyüşe çık. Kendi sözümü dinledim. Şimdi sabah serinliğinde dışarı çıkayım. 

            Sol elimden haberler maalesef  kaynamamış aralık oluşmuş. alçı tekrar kırıldı. bilek yerine oturtuldu ağrılar azaldı. Yeniden alçı bir gece önce zor uyudum. dün gece çok daha iyi bir şekilde uyudum. Uyku çok önemli tabii iyi olunca iş yapıyorum eşim, kızım , arkadaşlarım kızıyor biraz otur çabuk iyileş. Ama ben ne yapıyorum . eşime şunu yapar mısın bunu yapar mısın? arada diyorum. Yapamadığım şeyler var. üzülüyorum. sonra yaptıklarıma sayıyorum.

           Kolum bir mengenin içinde elim şişiyor, havaya kaldırıyorum. Özellikle akşam saatleri daha çok hissediyorum. Yine de şükrediyorum, gazete almaya çıkabiliyorum, ağırlığı fazla olmayan mini alışverişler yapıyorum. Gazete almak için ilkbahar parkına gidiyorum, doğanın kokusunu içime çekiyorum. Günleri sayıyorum hapishanedeki mahkum gibi elim için defterime, aklıma çentik atıyorum. Elimin ve kolumun özgür olmasını bekliyorum.

          Dün kızımdan okumak için bazı kitaplar aldım bir kitap yok bu kadar tesadüf olmaz dedim.

Bedenin Hafızası. Eski bir devrimci Halid Cezayir'deki mücadelenin ardından Paris'te sürgünde yaşayan adamdır. Bağımsızlık savaşında sol kolunu kaybeden resim yaparak hayata tutunmaya çalışır. AŞK ,nefret korku ,hayal kırıklığı, insanın hafızasına sığacak kadar anı.

                     "Aramızda geçen her şey gerçek aşktı: yaşanmayanlarsa edebiyat."

                     "Kağıt hafızayı söndürür mü?"

                      "Bak şehir burada ona ne kadar çok benziyorsun."

                     Yazarın kullandığı metafor ve şiirsel anlatım çok güzel!

            

                 Sağlığın değerini bilmek gerekir. Kaybedince aramaya çıkmayalım. Hasta olanlara acil şifalar diliyorum.

          




7 Eylül 2024 Cumartesi

Sol elim engellenmişlik halim

 

           Ne güzel hayat deniz arkadaşlar, tekne , Sinop'a denizden bakış, kız kıza eğlence. Hayat zannediyorsun ki öyle gidecek." Nazara geldin " diyenler var. "Çok gezdin otur bak oturanların halini düşün mü?" diyenler. Neyse önce hikaye sonra değerlendirme ve yorum olsun. Tekneden indik bir kahve içelim dedik. Günü meğerse kahveyle kapatmayacakmışız. Arkadaşlarımdan ayrıldım. Eve dönmek üzere Aşıklar Parkından yola devam ederken birden kendimi yere yüzükoyun kapaklanmış buldum. Yürüyen insanlar yardıma geldi. Ben elim diye gözümden yaşlar akarak düştüğüm yerden kalkmaya çalışıyorum. Ambulans çağıran var. Eve kadar yardımcı olmak isteyen var. Kalktım ağlayarak eve geldim. Acilen hastaneye gittik ve sol bileğim kırılmış alçıya alındı. Ağrı geçmiyor gece uyumak ne mümkün saat başı uyandım. Sevgili eşimin ilgisi, şefkati ,işimi kolaylaştırması güzel beni mutlu ediyor.     

         Ancak alçılı elim gündüz ve gece nereye koyacağımı bilememek doktorun tavsiyesi "kalpten yukarıda tut" demesi. birde "sizin rahatınız değil elin olması gereken yer önemli" deyişi aklıma geliyor. Ya engellenmişlik halim. Meğerse ne kıymetliymiş iki elin sağlam olması. Ne üstünüze bir şey giyebiliyorsun. ne de çıkarabiliyorsun. neyse ki sol elim. Sağ elimle sol elimle paylaşmadan tek başına iş yapmaya çalışıyorum. Meğerse ne kadar çok destekmiş yardımlaşmamış., zamandan kazanmakmış. Bugün arkadaşla konuşurken tırnağımız kırılsa acımız orada. Benim acım sol elimde. Şu an esnemeyen yeni alçı modeli plastik alçı. Dün gece çıldırıyordum. Bir yandan panik atak   mı? başladı nefes alamıyorum. Bir yandan ağrı sızı bileğim sanki alçının içine küçük geliyor .Parmaklarım şişmeye başladı. Ne yapacağımı bilmiyorum. Doktor arkadaşı elime görüntülü bakıyor alçı normal parmaklara kan gidiyor sağlıklı. İkna olmuyorum. bu alçı esnek değil o yapabilir diyor. Gece bitmek bilmiyor ağrı kesici ile biraz uyuyorum. Soluğu bu sabah doktorda alıyorum doktor çok sıkı değil diyor biraz parmak bölgesinden alçı kesilebilir. Makasın kesmediği alçı  makina ancak kesebiliyor.

       İnsanın her organı çok önemli. Ağrı nerede ise acın orada.

      Sol elimi sevdiğimi söylüyorum. Şu an ancak alçı dışında açıkta kalan parmaklarımı diğer elimle okşuyorum. Arada sol elin parmaklarına spor yaptırıyorum. Hani bir atasözü var " bir elin nesi var iki elin sesi var." Gerçekten yaşıyorum ,anlıyorum.

        Özlediklerim: yüzmek, araba kullanmak, iş yapmak, mutfakta iki elle yapılacak şeyler makarna süzme vb. ayrıntılı temizlik yapma, alışveriş yapma. Galiba en önemlisi sağlıklı olmak.

        Arkadaşım dedi ki kırılan eline nazik davran sanki o elin bir bebeği taşıyormuş gibi. Galiba ben kendime iyi davranmamışım şimdi acısı çıkıyor...Şimdi daha özenliyim. Aman dikkat edin desem de olmayacak bir durum. Hayatın sürprizi iyi günlerimi hatırlamak istiyorum. Şu an iyisiniz sorun yok.hayat hep güzel mutlu devam etmiyor.


         Daha kötü durumda da olabilirdim.  Yine de bu halime şükrediyorum. Sevgili eşim, görümcem, Dilek , Sedef çok teşekkür ederim. beni mahcup ettiniz. Telefondaki dostlarım. İyi ki varsınız. Bir an önce iyileş sol bileğim.














                                                                                  

        

30 Ağustos 2024 Cuma

Hayatın içinden minik anekdotlar


                                                           


                                      
       

        Biber kokusu kahve kokusunu bastırdı. Kırmızı biber aldım közleyeyim dedim ya sos yaparım ya da sarımsaklı yoğurtlu. Aynı anda ocağa kahve koymuşum kaynamış durmuş. Biberler kızarmış. Dedim ki kimi sorunlar diğerlerini bastırır öncelikler değişir. 

         İki gündür Sinop'ta rüzgarlı hava esmekte . Kuzen  İstanbul'a gitti. Diğer arkadaşların kendine göre işleri var. Rüzgar hem gün doğu hem de karayelden esiyor deniz dalgalı sanki orman iyi gibi bugün de deniz yok. Belki kafa dengi arkadaşla parkta otururuz. 

      Ben de o ara bir yazı kaleme alayım duygular bitmeden yalnızlığın ilacı okumak ve kalan tortuya gündelik hayatın içinden bir şeyler katmak.

       Cuma günlerini çok seviyorum. Oksijen gazetesi haftalık çıkıyor sabah on bir buçukta markete gittim. Gazete yok maç olunca gazete geç geliyor. Öğleden sonra gazete almaya gittim.

      Uyanınca önce camı açar içeriye temiz havanın girmesini perdenin uçmasını izlerim. Bir yandan bir kedi yoldan geçmekte. Kırk yalan İsmail arabasını yıkamakta. 

          Geçen cuma yazmışım. Bugünden devam edeyim. Hava bulutlu ve yağmurlu şu an dışarıda yağmur yer Sinop neredeyse bir haftadır denize giremedim. Dünkü güzel havada gitti. Yaz günü serinlemek güzel de bir ara hava açsa. Yüzmeyi özledim. Andaç 'da kuzen ve arkadaşlarla sohbeti. Bugün yürüyüşte iki arkadaş ile onlar evlerinin balkonunda ben yolda selamlaştık. Çay ya da kahve içmeye çağırdılar. Yürüyüşte olduğum için önceliği doğanın içinde olmak ve yüzemediğim için spor yapmayı tercih  ederek nazik davetlerini kabul etmedim. Ne güzel bir kelime "çaya ya da kahveye gel" daveti içinde sıcacık anlam yüklü. Sabah sevincine ortak. Gitmesem de kapıları açık. Bir sabah yürüyüşünde uğramalı. Bugün günlerden çarşamba dışarıda incecikten yağan yağmurun sesi. Odaya dolan nem. Sonbaharın ayak sesleri. 

         Dün akşam şehrin kalabalık caddelerinde  dolaşmaktayız Sinop'ta şehir içinde trafik lambası yok. Sokaklar dar, insanlar çok rahat arabalarını park eder sokak ortasında alışverişini yapar. Karşıdan karşıya geçmek  zor. Yaya işareti var. Ve arabalar geçmekte duran araba yok. En sonunda yanımdaki arkadaş arabayı durduttu. Arabadaki kişi "başım gözüm üzerine "dedi . Biz karşıya geçtik. Şimdi başım gözüm üstüne ne demek? Sözlükteki anlamı bir işi içtenlikle yapmak ama burada zoraki durdu yoksa geçecekti. Yapacağım ama zorunluluktan  anlamını çıkarttık .Biz mi yanlış anladık diye düşünüyorum.

        Geçen haftanın özetiydi. İki gündür deniz havası vardı. Yakın şehirden gelen Kastamonu ,Samsun' lular bu hafta gelmemiş. Deniz kenarları boştu. Doya doya denizin tadını çıkarttık. Okullar açılıyor kent kendi yalnızlığına çekilmekte. Tatil yerlerinde insanlar rutin hayatlarına devam etmekte. 

  

24 Ağustos 2024 Cumartesi

Bir İstanbul Hikayesi 1


                               İstanbul anlatılmaz yaşanılır. Yaşadıklarımdan birer anı.









           Eşimin kuzenin nazik davetini kıramadım. İstanbul biletini bu sefer hızlı trenden erken zamanda aldım. Ancak hem ters almışım hem de pencere aralığım o kadar az ki! Neyse ki restoran kısmı yakındı ve bu sefer geniş aralık düz yola devam ettim. "Yaşamda çözümler bazen önündedir farkına varmazsın" çevreye iyi bakmak lazım. Öğretmen indirimi ile 215 gittim. Ankara'da taksi parası 180 verdim. Bir adaletsizlik var ama neresi. İlk gün kuzen Hüznün Tadı Mihriban hazırladığı güzel bir balık yemeği ile akşamı noktaladık. Sabah torun bakmaya gitti. Bende bir gün önceden sözleştiğim öğretmen arkadaşım ile buluşmak için Marmaray'ın yolunu tuttum. Marmaray'da onun tarif ettiği vagondan gördüm. Beraber Moda yolunu tuttuk. Oradan Kadıköy. İstanbul yaşıyor yılbaşı havası hakim. Şekerci Erol'un önü fotoğraf ve video çektirenler tabii bizde o moda girdik.

          Sonra vapur ile Eminönü ve Sirkeci. Sirkeci'ye hiç gitmemişim. ara sokakları dolaştık. Bir başka Zehra ile buluştuk köfte yedik. Sağ olsun Zehra sayesinde  sergi mekanı arıyoruz. Eirene Tower (Kulesi) Sağır Han Sirkeci 

Büyük Valide HanİstanbulTürkiye'de bulunan bir 17. yüzyıl yapısıdır.[1] Fatih bölgesinin Eminönü semtinde bulunan Çakmakçılar Yokuşu’nda konumlanan Tarakçılar Sokağı’nın karşısındadır.

Mimari bilinmemekle beraber Evliya Çelebi, hanın Osmanlı padişahı IV. Murat’ın annesi Kösem Sultan tarafından, zamanın Cerrahbaşısı Mehmet Paşa Sarayı’nın yerine inşa ettirildiğini yazar. Han, 23 Temmuz 1983’te Resmi Gazetede yer alan 2863/B numaralı Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında korunması gereken tarihi miras olarak ilan edilmiştir.[2] Üç avlulu olan hanın üçüncü avlusunun kuzey köşesinde Petrus Gyllius tarafından isimlendirilen ve Evliya Çelebi’nin saraya ait bir cihannüma olduğunu söylediği İrene Kulesi, i̇kinci avlunun ortasında ise İran mescidi bulunur.[3]

Kösem Sultan 1640 yılında Üsküdar Camii’ni de içine alan Çinili külliyesini yaptırmıştır. Bundan on yıl kadar sonra da gelirini bu külliyeye vakfetmek üzere Büyük Valide Hanı inşa ettirmiştir.[4] İstanbul’un ticaret bölgesi olarak nitelendirilen Fatih’in Eminönü semtinde bulunan handa, orada çalışan kişilerin yeme içme ihtiyaçlarını giderebilecekleri mekanlar, tekstil ve metal ustalarının dükkanları, depoları ve atölyeleri bulunur. Ticaretin bu bölgede yoğunlaşmasının paralelinde gerçekleşen işgücündeki artış ve i̇ş kollarındaki farklılaşma, bu han yapısına çeşitli eklemelerin yapılmasını beraberinde getirmiştir.

                                                               








                                                                               
                                                                               
Kime sorsak bilemediler bize kargocu yardım etti. Resimlere bayıldım değişik bakış açısı.
Galata Kulesi'ni, Ayasofya'yı, Kız Kulesi'ni birde böyle hayal ettim. Yolları öğrenince kuzenlerle beraber karşı tarafa geçmeye karar verdik. 

Not yazı yazarken yayınlanmamış bir yazı buldum hoşuma gitti. Aralık 2023

22 Ağustos 2024 Perşembe

Mavi yeşil oldu siyah

 

                                                                           Mardin 

   

                                                Gaziantep

                                                        

       

                                                            Sabah kahvaltısından Gaziantep


                                                             

         "Eksik bir şeyler var hayatımda." İnternette bu şarkı çalıyordu.

 

        Meğer yazmayalı uzun zaman olmuş.  Bugün uzun zamandan sonra yazı yazmaya karar verdim. Aklımda bir çok konu hangisinden başlasam. Sinop'tayım sabah yürüyüşlerine yeniden başladım. Daha erken çıkmam lazım. Yürürken mavi ve yeşil doğanın dansını izledim yazı konusu yapayım dedim.   Maviyi severim denizin mavisi ayrı, göğün mavisi ayrı, ırmağın yeşili ayrı. Yeşil sadece doğanın rengi değil. Çiçeklerin ağaçların yaprağı yeşil. Bazıları yeşile  bazıları maviye düşman. Etraf simsiyah olmuş mavi yeşil kalmamış. Göğün rengi değişmiş kara bulutlar sarmış. İçimi kaplıyor bir acı.

                                                                               







                                                             İnternetten bulduğum resimler

      Neler yapıyorum, kafamdaki ülkemdeki dünyadaki meseleler neler. Sürekli onlarla uğraşıyorum. İlk başta instagram yasağı. Bana hatırlattığı on üç yaşındayım regl oldum. Çocuktum ortaokul dönüşü biraz ablamdan da biliyorum. Büyümüş müydüm? Bedenimde ne değişiklik oldu diye düşünmedim. O zaman ki yaşlara bugünden bakış. Kol altı ve bedenimin diğer yerlerinde kıllanma. İki çocuk sahibi oldum. Aradan yılla geçti şu an yaşı tam olarak hatırlamıyorum. Galiba kırk sekiz yaşındayım. Ön menopoz oldum üç ayda bir regl derken kesildim. Ve o zaman çok üzüldüm. Çünkü bana sonradan verilen bedenim ile ilgili o tuhaf meğerse doğurganlık için önemli olan olay ve sonra elimden alınan artık yaşlandın diyen tuhaf bir durum. Sizin iradeniz dışında gelişiyor. İnstagramı da ona benzettim. Sosyal hayat bilgisayar ve cep telefonu teknolojinin gelişmesi ile yaşantımız girdi. Günlük hayat çiçek böcek anılar la varlığına devam ederken niye alındığı belli olmayan bir kararla kesildi. Anı albümü size ait olan sayfa bir süreliğine gitti. Sonra tekrar geldi. 

            Bazen kendime dışarıdan farklı gözle bakıyorum. bazen kendimi övüyor, bazen beğenmiyorum                

            

          Ben kimim? niye varım ? sorularını soruyorum. Sorguluyor hayat elimden kaçmadan hayatı yakalama çalışıyorum. En büyük derdim kendim. Kendimle barışığım kendimi beğenirim ama bir  başkasının  yanında kendimi düşünürken frene basarım. Benim bilgim becerim bir başkasının  yanında anlamlı olmayabilir.

                    Neler yaptım bir bakalım.

                    Mart ayında kitabım çıktı.

                     Nisan ayında Güney doğu Anadolu gezisine eşimle çıktık. Mardin; Midyat, Diyarbakır, Urfa, Gaziantep . Unutamadıklarım ve çok isteyip gördüğüm yerler Göbeklitepe, Nemrut , Gaziantep' teki Zeugma Müzesi, Halfeti tekne turu.

                                                                                      

   Göbeklitepe internetten
                                                                    Halfeti tekne turu
                                                                       Harran Evleri
                                                                        Nemrut

                                                  Nemrut' a giderken Cendere Köprüsü
                                                                              Mardin

                                                                             Mardin




                                                               Hasankeyif
                                                Diyarbakır dokuz gözlü köprü

        Konu olarak yangınlar ve anıları seçmişim. Fotoğrafları yükleyip yazıyı yeniden okuyunca sanki aşure oldu hayat. Bir yanda yangın yeşil olmuş kara kapkara diğer yanda anılardaki yolculuk fotoğrafların renkleri pembe ve canlı "bir çelişki yok mu? " dedim. "Evet var içimiz acırken hayat devam eder ve ağlamak somurtmak değil gülmek yaraşır." Acıyı da yaşarız kederi de. Tekrar acıyı hatırlayarak geçmişten ders almak gerekir.


            




Kanadı kırık kuşlar gibi olmayacağım

                                                                                                                                            ...