Balgat aradaki ince çizgi Askeri Bölge
Konya Yolu
Sabah uyanınca ilk iş terasa çıkar şehre şöyle bir bakarım. Akşam ayrı, sabah ayrı. Sabah ışıkları ile kent ayrı güzelleşir. Büyük devasa bina neden yaparlar kendi küçüklüğümüze inat mı bilmiyorum. Güneş farklı yansır, sokak lambaları farklı. İzler dururum. Çiçeklere bakar kurumuşları sularım. Geçenlerde Ankara'yı yine tepeden gören bir yerdeydim. Bol bol fotoğraf çektim. Yeşil uzun ince bir alan önce kestiremedim. Sonra orası askeri bölge Balgat'tan başlayıp Dikmen, Sokullu ve Öveçlere uzanan bir alan. İyi ki kalmış betona yenik düşmemiş. Önce evimi aradım. Onca beton yığını içinde göremedim. Sonra tahminde bulundum. Bu kenti neden sevdiğimi düşündüm. Ankara dışına çıktığımda çok güzel yerler gördüm, sevdim, beğendim. Bazen Ankara çok güzel, bazen beton yığını olur önüme düşer. İçimdeki ruh hali ile bağlantılı galiba.
Galiba yazdığım bu şiirde aradığımı buldum.
Gençliğim, değişimim, yaşamım
İçinde aşkım, sevinçlerim, mutluluklarım, öfkelerim, mücadelem, kendimi buluşumdur.
Ankara benim şu anki yaşa gelinceye kadar var oluşumdur.
İlk aşk, ilk sevgili, ilk arkadaş, ilk yaşamaya atılmam, ilk dostlarımın yeridir. Sokaklarında koştuğum, bir yerlerden tanıdık bulduğum kentimdir.
Sokaklarında bağırdığım ilk eylemimsin.
Ankara değişirken ben de değiştim. Gençlik Park’ ında yeni bir hayata başladım. O hayat tek kişilikten iki kişiliğe dönüşümdür.
Çocuklarımın, torunlarımın ilk sesini duydum. Onlarla büyüyorum
Vazgeçmediğim hayatım, sevdasın, Ankara.
Bozkırın içinde açan gülümsün. Ektiğim tohumun açmasısın.
Her gün yeniden doğup yeniden öldüğüm yalnızlığımın ıssız sokaklarında kendimi aradığım şehrimsin.
Sabahları uyandığım yarınımsın.
Yıkılırken, değişirken, yapılırken yıkılmadığım sevinçlerim öfkemsin.