10 Ekim 2017 Salı

6 Orkestranın elemanları ayar yapmakta zorlanıyor

   
  Bedenim isyanda dün beşte uyandım bugün altıya terfi ettim. Bedenin dilini çözmek istiyorum.            "Zihin diyor ki uyumak istiyorum."
         Beden burnun tıkalı ben ne yapayım uyandıran o
       " Artık organlarımın hepsi konuşmaya başladı. Ses de veriyorlar.
        Çözüm , konuşan organlarını dinle. Dinlemesem de bir güzel dinletiyorlar. Bedenim orkestra her organdan farklı bir ses. Meğerse ne mutluymuş bir zamanlar. Bu müzikleri hiç sevmiyorum. Ama elden ne gelir. "Kızım sende halan kaç yaşındasın verilen mesajları almıyorsun, o zaman  alıyorsan da doğru tedavi uygulamıyorsun. kendine bakmıyorsun diyerek kendi kendime kızdım.
         "Bak bedenim seni seviyorum. Lütfen teker teker gelin çözüm üreteyim. Olmaz ki haksızlık bu."
         "Çok sızlandın  zamanında kıymetimizi bilseydin"
           "Söz sizleri seviyorum. Her biriniz benim için çok değerlisiniz." deyip provadaki orkestranın kapılarını kapattım.
        Sabahları orkestra ile her aleti akort etmekle uğraşıyorum.
         Diğer yandan koşturmaktan akort işi yarım kalıyor.
         Sabah yürüyüşlerine tam gaz devam ediyorum. Zihin meşgul olunca sonbaharın yavaş yavaş  renklere yansımasını görmeden es geçiyorum.
        Yavaşla denilen iç sesimi artık duymalıyım.
         Dün dizime prp yaptıracağım. O da nedir diye merak ettiniz. kanınızı alıp ayrıştırıp tekrar dize iğne olarak veriliyor. Sağ dizimi yaptırdım.memnunum Sol dizimde istiyordu. Dün tansiyon düşüklüğünden dolayı damarlar tutturdu size bugün kan vermek istemiyoruz. Delik deşik kollarla kaldım ortada. Doktorum "bu iş bir kaç gün sonraya kalsın" dedi. Haklıydı. Bunun üzerine güzel bir demli çay keyfimi yerine getirdi. Dönüş yolunda çağdaş sanatlar merkezine uğradım. Sanat olaylarından uzak kaldık. Biraz sosyalleşelim dedik. Boşluk adlı sergiyi merak ediyordum .Onun açılışına katılamadım.
        Her katta bir sergi.
        Önce Beyaz melekler Nursel Sökmen Bayram'ın tablolarını gezdim.




        Ardından BOŞLUK adlı sergi. İçinde bulunduğumuz coğrafya ve dönemle yüzleşme.
Nazım Hikmet resimleri sergisi. Ressam Haydar Özay. Nazım Hikmet'in " salkım  söğüt" ve "masalların masalı " şiirlerini kendi iç dünyasından yola çıkarak siyah ( değişik bir kağıt üzerinde) yağlı boya ile yorumlamış. Resimler beni yordu. Bir kaç sade resim vardı. Düşüncelerini günümüz Türkiye'sine gönderme yaparak anlatmaya çalışmış. Bir karışıklık belirsizlik hakimdi.

8 Ekim 2017 Pazar

5 Can dostlarla keyif


                                 Mutluluk anlıktır. Uzun bir süre devam ederse keyiftir, huzurdur.
       Can dostlarım var. Dostluğumuz doksanlı yıllarda başladı. On beş yıldır aralıksız,içten, güzel, samimi bir şekilde devam ediyor.
        Gırgır ,şamata yapabilirsin, İçini dökebilirsin. Canın sıkıldığında bilirsin ki onlardan biri telefonun ucunda seni dinler. Aynı zamanda evlerine teklifsizce gidebildiğim özel insanlardır.
        Yaşama baktığımız pencere aynı sadece bakan kişiler farklıdır. Farklılığımız bizi zenginleştiriyor.
         Her biri dünya tatlısıdır.
        Dün bizi Lalahan' da ağırlayan ev sahipliği yapan  arkadaşımız Avukatlık yapıyor. Çalışkan, becerikli, sosyal, aynı zamanda entellektüel .Yıllar önce tahminen doksanlı yılların ortasında onla beraber  dernek  çalışmalarına katıldık. Öğrencilere ücretsiz ders verdik. Gecekondularda konferanslara gittik.
         Çılgınlıkta yarışabileceğim sadece kulvarlarımızın farklı olduğu bir arkadaş. Gezmeyi seven bir günde programına en az dört yer sığdıran aynı zamanda enerjik.
         Felsefe öğretmeni olan uzun yıllar Amerika'da yaşamış meslektaşım.
         Tanıdığım günden beri fiziğini ve güzelliğini muhafaza eden fedakar, beni anlayan yılların yorgunu enerjik Karadenizli.
         Hepsi benim dostum aynı zamanda kardeşim. Biz beş kardeşiz hiçbiri yanımda değil.
Bu arkadaşım kardeşlikte ön sıralarda yerini alan fedakar, becerikli. Matematik, hesap, kitap ondan sorulur.
        Halan çalışmakta olan kaç yıldır çalışıyorsun sorusuna " kırk bir yıl " deyince kırk bir kere maşallah dedirten kıvırcık saçlarını sevdiğim arkadaş. Saçım düz olduğu için kıvırcık ya da dalgalı saç hayranlığım var.
         Can dostlarımla geçirdiğim zaman bilirim ki ömrüme ömür ekliyor.
         Sevmek için neden aramayız. sevince içiniz bir hoş olur. Gözleriniz parlar.
Zamanımın bir yerinde yollarımızın kesiştiği sevgili dostlarım sizi SEVİYORUM.















4 Kabuk


                                                                   Çocuk kalsaydık


                                                Fotoğraflar Haymana yolu otuzuncu km
Dün sabah yürüyüşünü Dikmen Vadisi'nde yaparken yerlere bakıyordum. Bir kaç tane at kestanesi topladım. Aaa oda ne kabuklu dikenli kestaneler bu sefer diğerlerini bıraktım. Kestanelerin dikenleri elime bata bata çantama cebime yerleştirdim. Dikenleri taşla ezdim bir kabuk daha o da sert onuda kaldırdım daha yumuşak bir kabuk ve en sonunda kestaneye ulaştım. Bazı kestanelerin dış kabuğu yarılmış içi gözüküyor,  Bazıları hala sapasağlam duruyor. Bazıları yarılmış kestaneye ulaşmak için bir zar daha Nihayet  kestane.
        Bugünkü yazı konumu düşünmeye başladım. Kabuk diye bir hikaye yazabilirdim. Ancak süre sınırlıydı. Öğlen birde Haymana yolu üzerinde bir nişana gidecektim.
       Kabuk, diken aldı beni nerelere götürdü?
       Her insanın çevresindeki insanlara karşı kendini koruyucu bir kabuğu var. Aynı zamanda bu kabuk dikenli  dokunduğun an dikenler eline yüreğine batar. En yakınımızdaki kişiler (eşimiz, çocuk, anne baba,  kardeş, kocanın akrabaları, görümce, kayın valide arkadaşlar) biz izin vermesek te  bu kabuktan içeriye sızmaya çalışırlar. Çünkü en yakınımızda en sık görüştüğümüz insanlar. Bizde bir yerden onların hayatına sızarız. Yani bu durum karşılıklı. Senin özelin var mı yok mu? anlamazlar mesafe koyarsın yok. Söylersin söylediğine bin pişman olursun. Susarsın yıllar sonra konuşmaya başlarsın. Sen benim inadıma söylüyorsun. Bana faşizan baskı uyguluyorsun vb. Bir gün, bir yarık bir fırsat bulup onca engele rağmen girerler. Tekrar anlatırsın sakince uyarırsın. Kırıldığını belli edemezsin. İlk önce o kırılır. Senin kırılmaya hakkın yok. Orada da öncelik onun. Canını acıtırlar çok acıtırlar.
         Ben kavga etmeyi laf sokmayı sevmiyorum.  Söyleyemediğim bana ters geleni kibarca söylemeye çalışıyorum. Ben sakinlik istiyorum. Neşe kahkaha istiyorum.
        İnsanlara hak verdim ,alttan aldım. İnsanları affediyorum. Ama zamanla daha katı oluyorum bu duruma  üzülüyorum.
      Tüm bunlara rağmen özün sağlamsa dik duruşun sağlamsa onca darbeyle baş etmesini öğrenir ayakta kalırsın.

7 Ekim 2017 Cumartesi

3 Diyet

                                                                Bu fotoğraf 1982
                                   *Sonucunda zevk bulunmayan elemlerden kaçınmalıdır.*
       Sık sık kalçamda  beni ziyarete gelen ağrı bu sabah belime uğradı.
                                          *Daha az yemek daha çok hareket etmek.*
       Ah kardeşim gençken bu dediğin doğruda şimdi bunu yapmak biraz beceri, kararlılık,enerji gerekir.
       Yaşam enerjisi var ama yılların yorgunluğu, yaşamın acımasızlığı bunları nereye koyalım.                   Geçenlerde bizim kızlarla yemek yiyoruz. Ortam güzel. yaz boyu görmediğim arkadaşlar vakit ikindi. Sözüm ona "az yemek yiyeceğim" demek istedim. Düşünce aşamasındayım. İstek var. Zayıf ve genç olan arkadaşların tabağına bakıyorum. Birinin ki benim tabağın yarısı.Midesinin rahatsız olduğunu söyledi. Sonuç; ikindi vakti sabah ve öğle az yediğim için dayanamayıp yiyorum. Ama ekmek yemedim.
Üç gündür günlük yazılarla aynı zamanda yirmi bir günlük diyete başladım.
        Evlendiğim zaman kırk üç kiloydum. Kışın yetmişin bir kaç kilo üstüne çıkıp eylül başında dört kilo vermiş olarak dönüyorum. Yüzme ile vucütta şekilleniyor. Ancak onu muhafaza edemiyorum. Yazın sporcu eşimin bir arkadaşı ile kahvaltıdayız " yirmi beş yıldır aynı kilodayım" dedi. "Bu sabah kahvaltıda bunu aştım." Yinede aldığı bizim tabağın yarısı.
       Bu durumda birinci ilke kararlılık ve süreklilik.
       İkincisi spor.
        Sabahları yürüyüşe yaz kış devam. Kırk dakikalık yaptığım yürüyüşleri doktor "yarım saate indir "dedi. Kışın yüzmede yok. Yerine ne koyacağım. Evde en az yarım saat spor. Böyle bir alışkanlığım yok. Bakalım neresinden başlayacağım. Kollarımda sarkma var ve kalın onlar için harekete başladım. Onu arttırabilirim. Özellikle akşama doğru pilim bitiyor. Akşam vucüdumu yeniden şarz edip sporu akşam üstü ya da akşam yapmak.
       Akşam soruna uzmanlar ne diyor?
       Bilmem ama üçünsüsü evde spor. Teşhis kondu. Nedenler araştırıldı. ne yapılacağı düşünüldü.             Uygulama nasıl gidiyor? Şu an sadece akşam sporu yapılmıyor; o zaman nedenleri araştırılmalı bugün yapılmalı.hedef yılbaşına kadar üç ayda beş kilo verilmezse bir diyetisyene baş vurulmalı.
       Tüm bunların sonucunda kendimi iyi tanıyorum. Beş kilo veremem. tekrar nedenlerimi araştırırm. Diyetisyene gitmekten vaz geçerim. Bahar gelir yürüyüşlere devam ederim.
        Hemen yılların alışkanlığı bu düşünceyi kafamdan sildim. Yukarıda yazdığım ilkeleri hatırladım. Nedenim çok önemli. O zaman; bu yazıyı yazarken zihnimin önünden geçen bir dilim pastayı yok ettim. Dün akşam canım bir şeyler yemek istedi. Yoğurdun içine kızılcık reçelinden koydum. "Ama ihtiyacım var" bahanesine sığındım.
       Neredeyim anladım. O zaman yoğunluk üçüncü madde ve diğerlerinde. Şunu yapabilirim. Yoğurdun içine meyve ve kuru meyveler katabilirim.
       Güzel nedenleri niçinleri bil ama uygulama eksik.
        Sonuç her şeyi bilmek yetmiyor.


                                                                      Üç gün önce
                                          Şişman toplu fotoğrafımı aradım beğenip koyamadım.

6 Ekim 2017 Cuma

2 Begonvil

"Boş korkularla uğraşmamak için eşyaların ilkelerini ve doğanın düzen ve teşkilatını bilmek gerekir ki, bundan da fizik hakkında görüşler çıkar."
          Felsefe sözlüğünde açılan sayfada Epikuros' u okurken altını çizmişim.
          Dün gece uykuyla bayağı cebelleştim. Bilinç altı denilen duruma bir sorayım "Niye böyle davranıyorsun? " dedim. O da bilince " bak her şey orada "dedi. Bilinci "süt ile besleyeyim" dedim. Bana mısın demedi. "Bilinç bilinç altı siz bir kenarda durun bana gerçeklik lazım "dedim. Uyku tutmadı net gerçeklik bu. Tabii bu sabah keyifsiz bir ben biraz uğraştıracak beni . Taksav'ın 22. sini düzenlediği Tiyatro festivali toplantısına gideceğim. O yüzden zihnime gülen bir insan yüzü armağan ediyorum.
         Bilgisayar almaya gittim. Ama beğendiğim bilgisayar için " biraz düşüneyim araştırayım" diyerek almadan çıktım.
           Sevgili Emoş ile buluşmuştuk." Bir çay içelim günün özetini paylaşalım"dedik. Birbirimizin psikoloğu, arkadaşı, can dostu olarak lafa göbek attırdık. "Şimdi ne yapalım" diye düşünürken "terastaki boş saksılar için bir iki kasımpat alayım bari"dedim. Atatürk Orman Çiftliğin serasına gidecektim. Arkadaşım "gel senin çiçekçinin taşındığı yeri biliyorum oraya götüreyim" dedi. Yüzüncü yılda torun ile yürüyüşler sırasında tanışmıştım. Çiçek seven bir adam Ahmet Amca boş arsada çiçek satıyordu. Hemde alışveriş merkezlerin çiçek bölümünden bayağı farklı.Sanki evinizin bahçesi gibiydi. Bir saksıda iki üç çiçek. Tıpkı annemin çiçekleri gibi. Her mevsim çiçekleri ondan alırdım. Sonra oradan taşındı. Dükkan açtı .Oradan da  çiçek almıştım. Yine ondan çiçek almaya devam ettim. Bir ay önce taşınmıştı. Emoş taşındığı yere beni götürdü. Güneş görmeyen bir yer  çiçekler donacak. Gözlerim kasımpat arıyor üç dört tane ortaya çıkardım. Çiçeklerin arasında dolaşıyoruz. Dükkan değil boş bir alan. Bir baktım begonvil yaz aşkım Sinop'ta almıştım Kışın kuruttum.
        "Kocaman ağaç, üç dört kök evin içinde olur mu? Hangi köşe ona yakışır" diye düşünüyorum. "Saksı kocaman eve nasıl götüreceğim?" Kasımpatlardan vaz geçtim." Tamam alayım" Eve zar zor getirdim, Çok mutluyum dikili bir ağacım yok ama ağaç gibi çiçeklerim var. En uygun köşeye kondu. Yerini şimdilik çok sevecek. Ancak kışın içeride yer bulmam lazım.
         Bu sabah keyifsiz ben gittim çiçeği okşayayım ,seveyim. Dünkü heyecan bugün yok. Niye aldım? diye bana bakıyor. Bilgisayar alamadım bu çiçeği aldım. Kendime terslenip durdum. Paraları biriktirip Ahmet Amca'nın çiçeklerinden alayım. Kış soğuğu yemeden. Bir kaç çiçek aklımda. Bu ay çiçek sevdalısı ben için çiçek dünyamı şenlendireyim. Yarın gözüme daha iyi görünür. Bu arada çiçek seven anne babamın ruhu şad olsun. Şimdi uyanmak gerek. Sabah keyif kahvesini begonvilimin önünde içeyim. Gün çoktan başlamış. Şu hayatın içine bir dalayım bakalım.Yaşam denen bu dünyanın bugüne bana armağanı ne?
         Çiçek sevenler eviniz veya bahçeniz için çiçek almak isterseniz çiçekçi Çukurambar'da Yunus marketin karşı köşesinde.

                                                                      Çiçeğim
                                  Sabah penceremden fotoğraf objektifime takılanlar

4 Ekim 2017 Çarşamba

1 Tutku



İki gün önce alıp ektiğim kasımpatlar tomurcaktan açmaya doğru ilerlerken yavaş yavaş renkleri ortaya çıkmaya başladı. "Aynı renkler değildir" diye düşünüyorum. "Sabahları bir merak" kontrol etmekten kendimi alamıyorum.
Yazmak tutkuya dönüşür mü?
Gün içinde konuşamadıklarımı kısa notlar alarak yazıyorum. Ama bu yazılarım düzensiz.  Leylak Dalın' nda rastladığım blog etkinliği "Tam 21 gün boyunca her gününüzü kaydedeceksiniz".Bir nevi günlük tutmak gibi .Cesaret edemedim. Hüznün Tadı  " haydi sende katılsana sözü önce düşündürdü. Sonra acaba düzenli yazabilir miyim? sorusuna zihnimde cevap aradım. Yirmi bir gün aralıksız, yorgunken, bilgisayar yokken "cesaretin var mı dedim"
her türlü koşulda yazabilir misin?
Yazmayı seviyorum. Konuşamadıklarımı konuşurken gözümden kaçanları, duygularımı, yaşadıklarımı, evreni, insanı, bana ait fikirleri düşünceleri...
"Benim de görüşlerim düşüncelerim var" diyebilmek güzel bir duygu.
Zaten yazıyordum. Beni etkileyen olayları yazıya döküyordum. Sadece aralıksız yazmak . Önceliğim yazmak olabilir miydi? " Denemek gerek " dedim.
Aradığım neydi?
Yazmak tutkuya dönüşür müydü? belki... Bilmiyorum. ama istediğimi biliyorum.
Amacım neydi?
Yaşama anlam yüklemek. Yazmamın sınırlarını, sınırların ötesini keşfedebilmek.
Beni anlatan yazılarım benim için birer ayna. Bu aynaya bakıp kimim ben* Var oluşum ne? *
Biliyorum zorlanacağım. Ama keşfetmek  beni heyecanlandırıyor.
Bugün temizlik yaparken ölü bir kelebeği gördüm. 
 "Ömrü ne kadar araştırayım" dedim.

Dünya üzerinde bugüne kadar normal ömrü 1 gün olan tek bir kelebek türü bile tespit edilememiştir. Yetişkin kelebeklerin ömrü, türüne bağlı olmak üzere 1 hafta ile 1 yıl arasında değişebilir. Üstelik bu süreye yaşam döngüsündeki "yumurta", "tırtıl" ve "koza" dönemleri dahil değildir. Eğer bu dönemler de dahil edilirse, çoğu kelebeğin ömrü 1 seneyi bulabilir.

Bu mitin yayılma sebebi, mayıs sineklerinin ("bir gün sinekleri" de denir) kısa ömrü ile kelebeklerin ömürlerinin karıştırılmasıdır. Bu canlılar da metamorfoz geçirirler ve aynı durum geçerlidir: yumurtada birkaç hafta bekledikten sonra, birkaç ay ile birkaç yıl arasında değişen bir süre boyunca "naiad" denen ara basamakta kalırlar. Bu basamakta canlı, ömrü boyunca kozaya girmeden farklılaşır ve sonunda yetişkin hale gelir. Bu yetişkin halde kanatlara sahiptir ve bu formun ömrü 1-2 gün arasında değişir. Ancak genel olarak, tüm basamaklarıyla birlikte bir mayıs sineğinin genel hayatı yıllarca sürmektedir. Dahası, mayıs sinekleri kelebek değildir.

"Yaş kemale ermeye gelince yaşadığım günlerin değeri fazla. O yüzden her gün benim için armağan bu armağanımı en iyi şekilde değerlendirmem gerek "diye düşünürüm.
Çiçekleri  çok seviyorum, doğa beni mutlu ediyor mutluluk hormonu salgılıyor. Yazmak benim için ne olacak?
"Bir yerden başlamak gerek" dedi iç sesim.












1 Ekim 2017 Pazar

Görünenin ardındaki gerçek

       
Çayımı elime aldım. Terasa çıktım. ne görüyorsun diye sordum kendime "gri bir gökyüzü serin ama üşütmeyen bir hava, evler çatılar, biraz yeşillik, arabalar. Dikine binalar." bunun dışında " dedim. sessizlik ardında hareket ,gürültü." yok " bunun dışında. Emre Koyuncuoğlu oyun yazma atölyesinde "her şeyi yazabilir misiniz?"  demişti. Ardındakiler ,buz dağının altı, görünenin görünmeyen yüzü ,sözcüklerin içindeki anlam , anlatmak istediklerim. Galiba zor olan bu. Yine de yavaş yavaş anlatabilirim. Kelimelerin gizemli yollarında dolaşıp bulmaca çözer gibi gördüklerimin ardındakini belki anlatabilirim. Bazen kelimeler yetersiz kalır. O zaman susarım.
        Bugün güneşi göremeyeceğim. Sadece bulutlar. Bir yerde okumuştum. Hiç bir gökyüzü diğerine benzemez. Bulutların dansını izlemeliyim. Arada bir ışık umut aramalıyım. Ya da yalın gerçekliği kabul edip ardında yatanları aramaktan vazgeçmeliyim.
       Bedenimin isyanı başladı. Kalçamda içten içe gelen bir sızı. Dizler bizde varız diyor. Bedenimi değil ruhum konuşsun diyorum. Duygular ön plana çıksın. Plansız programsız. İşleri ertelemek istiyorum. İçimden geldiği gibi davranmak. Hemen engeller çıkıyor.
       Azıcık hayata espri katmak gerek. Sevimli evler ,yollar, arabalar yapsaydık nasıl? olurdu. Gülen evler  ya da kahkaha atan bir bina. Gülmeyi unuttuk mu acaba? Çocuk olmak istiyorum. Geriye dönmek. Büyüdüm de ne oldu? diyorum. Bildiğim gerçeklik beni üzüyor. "Daha az şey bilseydim diyorum " kendime. Tek bir şey biliyorum oda hiç bir şey."  Zihin sayfamı sıfırlıyorum. Bembeyaz boş bir sayfa. İçimdeki ben "boşluk " diyor. Boşluğun içini bir süre doldurmuyorum. Sonra zamana bırakıyorum. Şimdi rüzgar esiyor güneş yüzünü gösteriyor. Zamanın rüzgarı bakalım bana neler hazırlamış.

                                                                 Sinop arka deniz
                                                                              Mağusa

21 Eylül 2017 Perşembe

Sizin için çöpünüzü topladım

Sizde benim ve bizim için çöpünüzü giderken lütfen toplayıp gidin.Ya da yerlere çöp atmayın.

Sinop'ta Sarıkum' u dolaşıyorum. her yer çöp içinde .Şişeler, çocuk bezleri, tek terlik, bir kasa, bir kısmını deniz taşımış, bolca plastik. Karar aldım bir sonraki gelişimde elimde çöp torbası ve eldiven. Yine Sarıkum' dayız. Torbalar ince yırtıldı. Ordu' dan  gelen bir karı koca. Bize çöp torbası verdi. Dünürüm Hilla, ablam, Ordu' dan gelen aile sahili temizledik. Çöpleri topladık. Dışarıda delice esen rüzgar. Dünürüm Hilla' dan utandığım için çöp topladım. O beni kahraman ilan etti.
"Biraz araştırma yapayım" dedim. Sinop çöpleri şimdi nereye dökülüyor? İnceburun' a giderken bir köye.











Sinop'un son günlerinde Karakum'da denize giriyorum. Etraf çöp içinde plastikler, naylon poşetler. Hep merak eder dururum. O çöp içinde denize nasıl girilir? Nasıl piknik yapılır? Ben çöpleri topladıktan sonra bir bayan "İçimden sizi alkışlamak geldi "dedi. Ne alkışlanmak ne kahraman olmak asıl amacım temiz bir çevre.
İstanbul' dayım. Oğlumda kalırken sabahları Cihangir'in sokaklarında dolaşır en son parka inerim. Parka inen  bir merdiven var. Günlerden pazar sabah yedi gibi o merdivende olmayan yok şişeler,kuru yemişler,plastikler. gençler orada oturuyor. Nasıl o pisliğin içinde oturuyorsunuz? Ben geçerken üzülüyorum.
Temiz bir çevre için çok şey yapmaya gerek yok. Lütfen çöplerinizi çöp kutusuna atın. Piknikten dönerken çöplerinizi toplayın. yere çöp atmayın. Anne babalar çocuklarınıza örnek olun.

19 Eylül 2017 Salı

Yaz günlerinden bir demet anı


Bugün günlerden pazar. Eylül ayını da yarılamışız. Ankara'daki evde ilk pazar kahvaltısı. Hava yağmur sancısını yaşayan sıcaklıkta. Geçen yaz günlerini, tenimde hissettiğim rengiyle hatırlayacağım.Yaz esintisi yüreğimde zihnimde anılar. Radyoda  otel 117 önünde çalan müziğin benzeri. Sinop akşamlarında elimde buz gibi bira kızlarla yaptığımız sohbetler.
Oğlumun evlenişi. Daha sonra ayrıntılı anlatacağım.
 Alman misafirlerimiz onlarla yaptığımız geziler. Dünürüm Hilla ile kütüphanenin bahçesinde denizin dalgalarının kahvemize eşlik etmesi. Hayatı yavaşlatıp film karesine sığdırmak istiyorum.Valizler yerine yerleşmeli. Sinop'un havası hala valizde. Denizden toplanan taşlar. Sanki dalgalar yanı başımda. Ege ile Sinop'ta geçirilen yaz günleri. Ankara dönüşü koşarak bana gelip sarılması Deniz'in "Anneanne gel yanıma otur"sözleri.
Yaşamdan keyif almak gerek. Gazete almaya çıkmalı. İlkbahar parkında dolaşmalı sonbaharın kokusunu hissetmeli. Parkla özlem gidermeli. Hava çok sıcak. Yürüyüşü akşama ertelemek gerek.
                                   Haziran ayı boyunca çektiğim hoşuma giden kareler.

                                                                Kütüphanenin önü

 




şiir tadında bir hayat

.                       Sinop orman .                                Sinop Yuvam                                        Sinop            Yaş...