Fotoğraflar 11.Ankara sanat fuarı
Geçen yıl 65 yaşına girince olduk eşim Ego' dan kartını aldın mı? diye soruyor. Arkadaşım Betül "bak yazıyorsun otobüse seni bindireceğim ne hikayeler var" deyince. Dayanamadım gidip kartımı ücretsiz paso çıkartım. Genelde Kızılay'a binmek için otobüs binerim. Otobüs ya da dolmuşa binince otomatik olarak ( ne kadar çok bağımlı olmuşuz) cep telefonu açarım. Yaşlı bir amcanın yanına oturdum. Yaşlı diyorum ama bazen bizden genç oluyorlar çökmüş bazen hayatın sillesini yemiş oluyor. Vallahi kendime bir türlü yaşlılığı konduramıyorum. Amca oturur oturmaz " bak kızım cep telefonu ile oynayacak olursan ben buradan kalkacağım." Amca telefonuna neden karşı olduğunu ailedeki düzeni bozmasından olumsuz sonuçlarına kadar anlattı. Bunca konuşmadan sonra telefona bakmam tabii ki mümkün değil. Tam o anda benim telefon çalmaz mı. Amca şimdi telefona bakmayacak mıyım? diyen ben "bak kızım kısa konuş." dedi. Sonra önünde bir çanta var. Açtı içinden tükenmez kalem çıkardı Cep telefonuma bakmadığım için teşekkür maiyetinde verdi. Böylece aynı zamanda ödüllendirmiş oldu.
İki gün önce Birlik mahallesinde torunları keman kursuna götürdüm. Çıkışta kar o kadar yağmış ve bir yandan da göz gözü görmez halde yağıyor. Arabada kar lastiğim yok. İki adım gidemiyorum ilerleyemiyorum. Karşıdan araç geliyor bir türlü gidemediğim için yanımdan geçemiyor kaldırımı deniyor mümkün değil. Benim aklıma gelmedi. Adam arabasından paspasları çıkardı arabanın lastiklerinin altına koydu. yardım etti. O arada bu karda kışta bir arabaya çarparım kayarım arabada iki çocuk var ne yapmalıyım diye hızlı bir şekilde düşündüm. Arabayı en yakın alana park ettim. Çocuklarla taksi aramaya başladık. Hiçbir taksi durmuyor. Bari trafik ışığın olduğu yere yürüyelim dedik. Bir taksi durdu. Kendimizi zor attık içine. Çocuklar olmasa durmazdım demez mi. Gerçekten trafik zor ilerliyor göz gözü görmüyor ,yoğun bir kalabalık var. Taksinin camları buğulanıyor. Şöför arabanın lastikleri kar yağmadığı için yatık kaldı oda zararlı diye sohbet ediyoruz. Ara sokaklar yerine insanlar ana cadde ye yönelmişler. Değer yargıları üzerine sohbet ederken ben teşekkür ediyorum. "Hala sizin gibi insanlar var durdunuz bizi aldınız." Neyse yolun ileri kısımlarında bitti. Varacağımız yere geldik. Beden bahşiş istemez mi çok şaşırdım. İstiyorsanız vereyim bari dedi. Yolumuz uzundu az bir para vermedik. İndik büyük torun "annane verdiğin bahşiş çok para değil niye bu kadar söyleniyorsun." diye bana çattı. kızıma anlattım olayı "adam niye böyle şey yaptı" olmaz diyor. Kuaförüme anlattım. "Keşke plakayı alıp şikayet etseydin." diyor. Ben o yorgunlukla bunu düşünecek durumum yok. tamam o kötü havada aldı bizi benim ona vereceğim benden istediği bahşiş onun için çok mu önemli diye düşünüyorsun. Yüzü kızarmadan istiyor. Bahşiş vermek takside hiç aklıma gelmez. Beş lira on lira üstü kalsın dersin Tamam aldığı para az olur kendi taksisi olmayabilir. Ama dilenci gibi istemek çok garip geldi.
Yaşadıkça hayatta aklımıza gelmeyen tecrübe dediğimiz olayları yaşıyoruz.Her birinden ders alıyorum. İşte hayat diyorum.