30 Aralık 2021 Perşembe

Bir yıl daha biterken

                                        





                                                       





         Odanın bir başka köşesine oturdum. Buradan odaya, sonra eve  ve kendime baktım. Farklı bir bakış açısı oldu. Hoşuma giden yönler renkler kırmızı, aksesuarlar kırmızı. Atatürk çiçeği, siklamen, dün akşamdan kalan mumlar masada, yarım kalmış bir kitap, gazete. Duvarda kelebekler ve ağacıma asılı balon. Radyoda ne söylediğini anlamadığım güzel bir ezgi. Oradan dışarı baktım. Bir kuş uçmakta güneş bulutların arkasında.

         Birden kendime yöneldim. Kolum ağrıyor dün aşı oldum. Bloğumda dolaşırken rastladıklarım: Beni ben yapan şeyler 

        Ben kimdim? Kendime neler anlatmışım, kendimle ilgili konuşmalar başkalarına nasıl yansıtmışım.

          Yaptıklarım yapamadıklarım yaşamın muhasebesi.

         İnsanın kendisi ile savaşı hiç bitmeyecek galiba. Bir arkadaşım senin bu yönünü bilmiyordum. demişti. ( yazı yazma, Sinop bienalleri, fotoğraf çekme)

          Geçenlerde bir gün ağarırken fotoğraf çektim, birde gün batarken arasına da ne kadar çok şey sığdırmışız diye not aldım.

         Doğumla başlayan içine bir çok şeyi barındıran hayat. Sığdırdıklarımız sığmayanlar, özlemler, mutluluklar, hayal kırıklığı, Yaşanılan duygulardan kalan tortular. Bu ben miyim? dedirten izlerin dokunduğun şeylerde yaşaması.

        Bazen umutsuzluk kaplasa da küçük sevinçlerle mutlu olan umudunu yitirmeyen bir ben.

         Gönlümüzden geçenlerin gerçek olduğu umutsuzluğun yerini umudun aldığı yeni bir yıl diliyorum. 

24 Aralık 2021 Cuma

"Gülmek yaraları iyileştirmeye iyi gelir" dedi adam

                                                       



                 Fotoğralar Eskişehir yıllar önce okul gezisinden
                                                      Bahar

                                                Bedava

Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.

 

                             Orhan Veli Kanık


      Kadın sorguladı. En son ne zaman kahkaha atmıştı. Ondan da vaz geçti. Yüzüne on iki dişi gösteren gülümseme olmuş muydu? Evet dostların yanında fotoğraf çekilirken, çocuklarını görünce, eşi mutlu olunca her insanın hayata bakışı farklı. Hastanın iyileşmesi. Sevdiğinin telefonu, annenin sesi. Hapisten çıkan kişinin  özgürlüğüne kavuşma. Çocuğunun işe girmesi. Karnesinde ummadığı öğretmenin verdiği güzel not. Yaptığı icat... Uzun zaman sonra arkadaşına rastlama... Sonra yaşam hay huyu içinde suratı insanın asıldığını görmek niye acaba?            

        Kumandayı eline aldı. Kanalları dolaştı. Sürekli şiddet, Erkeğin ya da kadının elinde silah. Komedi aradı yok. Kitaplarına bakmak için dolabı açtı. En altta Aziz Nesin çekip aldı, sayfaları karıştırdı. gözleri de görmüyordu. Gün aydınlığını aradı camı açtı sabah ayazının kokusunu içine çekti. Ciğerleri açıldı. Okumaya başladı.  Bir yandan gülüyor diğer yanda düşünüyordu. Okudukça daha da strese girdi.

         Gitti bir daha kitaplığın başına Umberto Ego'nun Gülün Adı kitabını eline aldı yanlış hatırlamıyorsa. İçeriği, gizem, polisiye, gerilim. Bazı papazların öldüğünü ellerinde de leke olduğunu anımsadı. " Yasak kitap komediye adanmıştı. Fakat kutsal kitap gülmeyi yasaklıyordu." Aristoteles'in komedi adlı eseri okuyanlar ölüyordu. İnsanlar meraklı ölümler artmasına rağmen okuyorlardı.

        Eskiden hafta sonu komedi dergileri alırdı. Bir zamanlar fırt diye dergi vardı. Gidip bakmalı hangi dergiler var.

         İnternetten 2021 nin yerli ve yabancı komedi filmlerine baktı. Listeyi izlemek için sıralama yaptı. Haberleri açtı. Döviz ile yattı döviz ile kalktı. Tansiyon birden on sekiz oldu. Sonra birden 8 düştü . "Galiba ölüyorum" dedi. Bir ses "şimdi iyi zamanlar biraz daha bekle ölmek kurtuluş."

        Kendini biraz iyi hissedince önce pazara, sonra markete uğradı.  Kredi kartını elden geldiğince az kullanıp peşin para alışveriş yapayım dedi. Bir baktı cebindeki para bitmiş. Bir aldıklarına baktı baktı...

       Eve dönünce ilacını aldı. Bir saat sonra ölçtü on iki. Rahatladı. İlacı azalmıştı.  doktora gidip yazdırmalı. Ya bu ilaç bittiyse ben ne yaparım. Bu da iyi gelmemişti kaygı düzeyi yükseldi. Dur dedi. kapat tv. telefonu. Parka in kuş sesi dinle. Karın yağmasını, çiçeğin açmasını,

       Ya da komşuya git çocuğunu sev. Aklına Cem Karaca'nın bedava yaşıyoruz şarkısı geldi.

        Çöpün yanında evsiz gördü ateş yakmış ısınmaya çalışıyor. Eve geldi elektrik kesik tüh son ödeme tarihini geçirmişti. Bu ay ikinci defa elektrik borcu gelmişti. Eşine seslendi bu akşam ne yiyoruz? Dolapta dünden kalanları ısıttı. Üzerine  peynir ekmek yanına çay "oh be" dedi. Şimdi köyde olsaydık sobayı yakar ısınırdık. Köyde hayat kolay değildi. Eniştesi aklına geldi. Köyleri gezmeyi severdi. Onlarla sohbet ederken "ne güzel hayatınız var. Süt yumurta taze üzerine bal, tereyağı." Evin hanımı seslendi. Bunların ardında poh var poh var, emek var öyle kolay değil."

        En iyisi bu gidişle gülecek halimiz kalmamış yanımızdaki insana iyi bakalım, yakınımızdaki insanlara "iyi ki varsınız" diyelim. "Sizi seni seviyorum." Bu satırları okuyup sıcacık yorumları ile sizlerde iyi ki varsınız.

Haydi gülümse. 


 

          




20 Aralık 2021 Pazartesi

Kış grisine inat dışarıda damlar ağaçlar beyaz örtüsünü giydi

                                                        



Yüzleşme adlı sergiden Doğa






                Sabah yürüyüşünde zamanı dondurduğum an.

       Dün dünürüm haber verdi. Aşılanma başlamış diye. İnternete girdim. Dördüncü doz aşı hangisini seçersiniz. Biontece bastım. Üçüncüyü sinovac oldum diye bana kızanlar yok koruyuculuğu yokmuş diyenler. Psikolojik baskı sona erecek. Koruyucu olmayan aşı niye yapılır soruları eşliğinde en erken randevuyu ayın 28 aile hekimliğinden aldım. Kendimi üzerinde deneme yapılan farelere benzetmeye başladım. Üzerinden üç ay geçtikten sonra koruyucu olsun katmerlesin diye bir aşı. Hastalık sözünü duymak istemiyorum. Ama verilerde ne derece doğru. Aşı karşıtı değilim. Ama marttan beri ha bire aşılanıp duruyoruz. Mart, nisan, temmuz, aralık. Yedi ayda dört aşı. Habire aşı. İtalya mart sonuna kadar ohal hali ilan etmiş. Yurt dışı tura katılacaklardı. Bizim kızlar bu durumda ne yapacak bilmiyorum. 

         Kapana kısılmış bir hayat kış grisine (Ceren haklısın galiba bu havalar ruh karartıyor) inat kış beyazı biraz arzı endam etti. Aman dedim erimeden gideyim fotoğraf çekeyim. Diğer yanda havanın soğuğu, doğal gaz faturası, artan fiyatlar, derken;  karın beyazı karın yağması çocuk sevincini erteletti. Artık sevinçlerimiz yarım kalıyor. Enseyi karartmayalım diyorum ama. Evsizler, dar gelirliler, emekliler. Neyse sorunlar hiç bitmeyecek.

     Dün torunlar bende futbol kursuna götürdüm. Oradan çıkışta akvaryuma gitme planı yaparken birden hava kar yağışına dönüştü. Tamam dedim John Locke gibi "Tabula rase "boş sayfa beyaz bir sayfa açalım. Yeniden başlayalım. Mümkün mü? Galiba bu işi çocuklar güzel yapıyor. Karı görünce heyecanlandılar. Kar topu savaşına başladılar. Biz büyükler seyrettik ve bol bol fotoğraf çekip videoya aldım. Zamanı durdurdum. Durdu mu zaman yeni sayfa açabildin mi? diye kendime sordum. Çocuk olmayı da çoktan bırakmıştık. Eskilerin deyişiyle nene olmuşuz.  İçimdeki çocuğun bekliyorum uyanmasını. Gelecek günler  kirlenmemiş saf  içinde umut, aşk, heyecan  ve insanların dilekleri gerçek olsun. Yoksulluk ve yoksunluk sona ersin. Güzel şeylere odaklanalım.

        Hayatla gerçekle yüzleşmek derken oğlum anne Yüzleşme adlı sergi var Yeditepe Üniversitesi öğrencilerinin sergi kuratör eşliğinde gezilecekmiş.  dedi. Daha önce Cer moderne gittiğimizde yüzleşme adlı sergi 30 lira giriş şimdi hem resimler, heykel tanıtılacak deyince soluğu yine cer modernde aldık. Yılbaşı pazarlarında fiyatlar uçmuş. Ama güzel tasarım fikirleri var.  Sonra bazıları Bilkent' teki alışveriş mağazasında devam edeceklermiş. Oradan sergiye gittik. İstanbul Pera'da bu sergi Eylülde açılmış doğa ile başlıyor. Ankara'da giriş soyut ile sonra doğa, insan, birey kent, gastronomi. Ben serginin adını yüzleşme duyunca bir yazı yazmıştım. Fil kadının yüzleşmesi demek bir yerde bağlantı var.

      Hayatla yüzleşirken konularım oradan buradan oldu. Sergide karışıktı. Hayat aşure içinde her şey var. İnsanın doğa ile ilişkisi varlık var oluş. Yaşadığımız mekanlar, evler, kent, sokaklar caddeler.

Kendi geleceğimizi geçmişimiz üzerinden ararken  genç, yetenekli cesur gençlerin var olduğunu bilmek beni heyecanlandırıyor.                                           






                                              Tasarım Fuarı

                                                        


15 Aralık 2021 Çarşamba

Ben kendi kendimi aradım Herakleitos Buldum mu ?

                                                   





                                       Ankara Mogan Göl'ü

         Ben kış insanı değilim mi?  Kasım sonu ve aralık başında yorgun, sessiz keyifsiz bir giriş yaptım. 

        "Sorgulama yapıp nedenini irdelemem gerek" dedim. Ben böyle değilim, Bu ben değilim. Bir gün evde oturmak bir şey yapmamak sanki uzun bir tünelde bütün ışıklar kapalı ve uyuyorum. Kış uykusuna yatan ayılar gibi kendi dünyamda ama memnun olmayarak.

        Aslında Almanya'dan oğlum geldi. Mutluyum. Ancak oğlum kum döktüğü için evden dışarı pek çıkmadı. Belki de ben biraz yavaşladım. Sorunu tespit etmek çözümün başlangıcıdır. Ne yapıyorum neler yapmam gerekir. Beni mutlu eden şeyler ne derken halan kendimi ceviz kabuğunun dışına çıkma cesaretini göremedim. Diğer yandan da bu yeni beni beğenmiyorum. Oğlumla sohbet ederken "keşke deme onun yerine eyleme geçmen gerekir" dedi. Mantıklı geldi. Dünden yaptıklarından keyif almıyorsan rutini değiştir o zaman.

       Belki de sağlık sorunları neden oldu. Görümcem gözünden katarak ameliyatı oldu. Akıllı lens takıldı. Bugün 19 gün oldu. Hala iyileşmedi. Onu doktora götürürken bende muayene olayım dedim iki gözümde ilerlemiş katarak. Beş yıl önce ameliyattan kaçmıştım. Tam olmaya karar verdim. Görümcemin gözü iyileşmedi onu görünce koktum. Haftada bir kontrole gidiyoruz. Korkunun ecele faydası yok. Bir an önce randevu almalıyım. Diğeri de diş. Pandemide iki yıla yakın dişci koltuğuna oturmadım. Bir cesaret randevu aldım. Diş taşı temizleme sonrası iki diş kaplama içinde sızlıyor. Film çekildi. Dişci korana oldu. Başka dişciye filmi gösterdim. Kaplamalar eskimiş. Altındaki dişleri açmadan çok şey bilemiyorlar. Kaplamaları bütün yaptırın diyor. Ağız ülke gündemine dönmüş. Soğuk yerken sızlıyor. Off eskiyen bedenin parçaları beni yenile bakım yap diyor. Zihnin bir köşesinde işe nereden başlasam diş mi göz mü? Sağ göz uzağı görmüyor. Bedenin organları isyanlarda. Daha ne zamana kadar bekleyeceğim. Neyi bekleyeceğim. Bugün bu satırları yazarken diş randevusunu almam gerekir bir yerden başla diyen sesi dinlemek zorundayım. Hiç hastalıktan söz etmeyi sevmem. Ama galiba önemli. Zihin diyor ki daha kötü bir şeylerde olabilir. Yine içimdeki ben buna da şükür de. 

        Ne balkonun çiçekleri nede güneş o eski güzelliğinde değil. Sardunyalar çiçek içinde keyfini süremiyorum. haydi bana canlan diyorlar. 

       Kış güneşi bütün güzelliği ile ruhuma etki etmesi gerekir. Sıcaklığını hissedemiyorum.

       Ülke gündemi, pahalılık bir yanda televizyon düğmesine basmak içimden gelmiyor. Gazeteler  ona keza. Off bu kadar olumsuzluk yeter. Bugün teyze kızı geldi. Onu ziyaret edeyim. Blog dünyasından hüznün tadı'nın yazarı. Bu kadar olumsuzluk yeter. Kalk giyin gazete almaya git.

         Baktım bu ruh hali beni yok edecek. Kalk canlan dedim umutsuz olma. Torunları almaya giderken suluboyaları ve kağıt götürdüm. Beraber resim yaptık.

                                                     

                      Huzur bulduğum yer küçük torun D'nin resmi
                                              Kamp torun E
                                                Çiçek oğul
                                                Çiçek Z'nin

         Bu sabah hava yağmurlu  ışık yaktım. Eşim kalktığında 'ışığı söndürelim.' Deyince aynı ruhumun karanlığı gibi geldi. "Yağmur bulutları" dedim kara bulutlar içinde bereketi sağlıyorsa o zaman olumsuzluk yok. 

          Geçenlerde köye gittik. Soba yaktım. Önce külü dök. Sonra odun parçaları araya kömürü koy. Sonra çıra ile tutuştur. İlk önce yanmadı. O ateşin sesi ve kokusunu içime çektim. Elimin karasını yıkadım. Sobanın üzerine kırmızı çaydanlıkta çayımı koydum. Nedense çay sobada ayrı  güzel. Sobanın yanı sıcaktır. İki adım sonrası soğuk. Eski hep nostalji ve güzel gelir. Emeği ve zorluğunu düşünmeyiz. Annemiz ya da babamız yapardı. Odun kömür alınır taşınır. Sabah buz gibi hava kalkılır soba yakılır ses yapıyor diye kızardım. AH şimdi hayatta olsalar ben içimden kızsam. Şimdi anne baba biziz biz büyük olduk. 

       Oğlumla beraber Cer modernde dans performansı izledik. Hayat devam ediyor. Kararan dünyamızı aydınlatmanın bir şekilde yolu vardır. Yeter ki isteyelim. Bir yerden başlayabilirsin. Her karanlığın içinde bir aydınlık vardır. 


10 Aralık 2021 Cuma

İleri dönüşüm

                            Kaybolmak adlı atölye çalışması

 


    
Benim bedenim benim kararım adlı atölye çalışması

 Yaşamımıza yeni kavramlar git gide girmekte.

       Bu yıl 8. incisi düzenlenecek Sinop Bienalinin konusu ileri dönüşüm. On beş yıldır devam eden sanat çalışmaları Corona nedeniyle dijital ve internet üzerinden yapılacak. Sanatçılar çalışmalarını internette sergileyecek. 

      Gelelim İleri dönüşüm nedir? Eskimiş ve artık kullanılmayan bir eşyanın, esas amacından farklı bir işlev kazandırarak tekrar kullanılmasına denir.

       Geri dönüşüm endüstriyel oluyor Kağıt plastik vb ürünlerin tekrar hammadde haline getirilip kullanılması. İleri dönüşüm ise araba lastiği, kağıt kırık bir merdiven, cam farklı nesnelere evrilerek kullanılması. Düşünün binlerce eski televizyon, cep telefonları, eski buzdolapları kısaca biriken teknolojiyi kullanarak bir sanat nesnesi ya da günlük hayatı güzelleştiren bir eşya haline gelmesi. Eski gömleklerden elbise yapılması. Yaratıcılık, eskinin kullanılması, günlük hayatı güzelleştirme insanı aynı zamanda stresten uzaklaştırıyor. Çöp kavramı ortadan kalkar .Tüketen insandan üreten insana geçiş sağlanır.

       Darwin’s Botanicals, meyve kabuklarını, çiçekleri, yaprakları ve tohumları kumaşları renklendirmek için kullanıyor. Ortaya doğadan ilham alan saç tokası, fular ve papyon gibi ürünler çıkıyor. darwins.com.tr

     Her tasarımıyla farkındalık yaratmak isteyen Máh-roc, hızlı modadan en uzak noktada kendini konumlandırıyor. Mah-roc’un İstanbul’daki atölyesinde istenmeyen kumaşlara ikinci bir şans veriliyor. mahroc.com

      Ottan Studio, son kullanma tarihi geçmiş bakliyatlar, meyve kabukları, yaprak, çimen gibi organik atıklardan iç mimari ve endüstriyel tasarım alanlarında kullanılabilecek ileri dönüşüm malzemeler üretiyor. ottanstudio.com

        Çocukluğumuzda annemin eski elde üretilen kazakların sökülüp ip haline getirip içine yeni alınan iple birleştirdiği ve yeniden ördüğü kazaklar , ya da eski penyeler kesilir ip haline getirilir, Mahalledeki dokuma teyzeciye gidilip yolluk yapılması... Yani tekstilde geri dönüşüm. Eski zeytinyağı tenekelerinden saksı yapımı.Vb

       Gelelim 8 aralıkta başlayacak Sinop bienalinde ileri dönüşüm nasıl olacak. Daha önceki yıllarda ortaya çıkan sanat eserlerinin günümüzde nasıl değerlendirilir?

        Bu sene sanatçı olarak Sinop bienaline katlan oğlumla daha önceki yıllarda katılmıştı  sohbet ettik. Geçmişte ve gelecekte bir değerlendirme yaptık. Sinop bienali gönüllülük üzerine kurulmuştu.

        * Bienale katılan bireylerin sanatla buluşması,

         *Bienalin Sinop'lulara katkısı oldu mu? Halk sanatla buluştu mu Halkta farkındalık yarattı mı?

         *Sinop esnafı bienalden yararlandı mı?

          *Bienalin şehre katkısı ne oldu? Hal binası atık olarak kullanıyordu. Şimdi Bienalin merkezi oldu. Şu anda hal buluşması diye bir yer oldu. Sinop' ta var olan mekanlar tekrar hatırlandı. Tarihi Sinop Cezaevi, Eski tekel Binası, Eski otel, Kütüphane, postahane, Pervane Medresesi, Etnoğrafya müzesi, Şehrin parkları, sokakları çay bahçeleri


        Oğlum dedi ki sen de katıldın sen de bir değerlendirme yapabilirsin.

8 . bu yıl olacak bienale bende dört defa katılmıştım. Son katıldığım 7. bienali burada anlattım.http://zehranindunyasi.blogspot.com/2019/09/dongu.html 

     Sinop'ta yazları deniz, kum, çay bahçesi dışında farklı bir şey yapmak, kendimi geliştirmek, aylarca alacağım eğitimi bir haftada almak, yeni deneyimler, fotoğraf çekmek, oyun yazma, bir oyunda küçük de olsa rolümün olması... Tiyatronun farklı yönünü deneyimlemek ( Ankara'da Tiyatro festivalinde yıllardır gönüllü olarak çalışıyordum. Sinop bienalinde tiyatronun arka tarafını görmek oyun nasıl yazılır? nasıl sahnelenir? nasıl oynanır? ) Yeni insanlarla tanışmak. Sonuçta kendimi geliştirmek. Olayları durumları hayata farklı gözle bakarak değerlendirmek.

         Bir an üniversite yıllarına döndüm. Felsefe tarihi dersimiz vardı. O dersin Hocası Mübahat Küyel. O sınava girenlere soru sormuştuk. Sorulara nasıl cevap vereceğiz diye. Bütün bildiklerini sınavda yazın diye . Sınav kağıdını on beş sayfa yazıyorduk. Bu dersten böylece geçmiştim.

       Şimdide bienal insana ne kazandırıyor deyince kısaca hayat  diyorum.

      Dijital olan bienali ekran arkasından  izleyelim. Bir buçuk yıldır her şeyden uzakta dijital yaşıyoruz. Bienalin dijitali nasıl olacak görelim. Geçmiş yıllarda bienale katılan sanatçılar geleceği yorumlayacak. Bienali Sinopale adı altında  facebook ve instagramdan izleyebilirsiniz. Aralık ayının  kış kasvetini belki sanat bir nebze hafifletir. Sanatta İleri dönüşüm ve sonuçları merakla bekliyorum.


         

          


23 Kasım 2021 Salı

Kış gelmeden kasımpatlar bitmeden ve soframızdaki tehlike

                                                         




                                                     


   


                                 Ankara, köy ve kış çiçekleri

        Sabah yedide uyandım. Kalkış saatim gelmiş, "şimdi iş olsa içimden kalkmak gelmez."  dedim. Dışarı baktım hava halan zifiri karanlık ve sisli. Okula giden çocukları düşündüm işe giden insanları 2016 dan beri yaz saati uygulamaya geçmemişiz. Karanlıkta işe ve okula giden insanların ruh halinin pek iyi olmadığını insanın fiziksel ruhsal  halinin korunması için aydınlık ve karanlık döngüsü önemli. Uykudan uyandığımızda aydınlıkta uyanmak beni iyi hissettiriyor. Sabah kalkınca mecburen ışığı açıyorum. Her yıl kasım ayında kasımpat (krizantem) alırım. Peki geçen seneki diktiklerim ne oldu ? Bir kısmını bahçeye dikmiştim. Sulanmadığı için mi ne çok cılız açıyorlar. (Bu yıl ki aldıklarımı apartmanın bahçesine ekeyim. Her sene benzer karar alıp uygulamıyorum.)

         Sanal alemde takip ettiğim yerlerde benim gibi çiçeği çok seven insanlar var. Adım gibi çiçek sever birisiyim. En uygun fiyata almak isterim. Kızıma uğradım hafta içi çalışıyor onu göremiyorum. Sonra sokağın bir köşesinde çiçek satan Ahmet Amca'ya uğradım.  Bekledim. kulübeye baktım. Dönüşte uğrarım diyerek Uğur Mumcu Park'ına gittim hem yürüyüş olsun orada fidanlıkta çiçek satış yeri var. İyi ki gitmişim. Sonbaharın son güzellikleri bitmemiş. Gözüm gönlüm şenlendi. Sıklamen, hercai menekşe, kasımpatı aldım. Tabii çok fazla olmasın derken aklımda beyaz kasımpatlar. Arabanın arkası dolmaya başladı. Dönüşte Ahmet Amca'ya uğradım Meğer içerde yatıyormuş. Beyaz iri kasımpatlar tıpkı annemin kasımpatları beni al diye bakıyor. Kafamda sorgulama başladı Bu kadar çiçeği ne yapacaksın. Kış grisi ile baş etmek için enerjiye ihtiyacım var. Kasımpat demetini almaya kalkışsam aynı parayı veriyorum. Onun yerine balkondan toplamak hoşuma gidiyor. İçimdeki ses bahane buluyorsun dese de o sesi dinlemedim. "Çiçeklerin rengi onların canlılığı ile güne başlamak... "dedim. Galiba doğadan uzak yaşamak, beton yığınları içinde olunca baş etmek için küçük sevinçler arıyoruz. Ankara gökdelenler şehri olma yolunda. Bu satırları yazarken öğlen olmak üzere sis halan kalkmamış. Gün bitmeden öğle menüsü oluşturayım. 

      Bugün sağlıklı ne pişirsem neye elimi atsam düşünüyorum gerçekten üretim ve sonrası ne derece sağlıklı.

       Dün brokoli haşladım. Sanki balık kokusu var. 

      Ballıkuyumcu Köy'ünde yemek yiyoruz. Konumuz tohum, lezzet. Kışın dünürümün dokuz tavuğu var. Yem alırken satan kişi isterseniz bir isterseniz iki yumurtaya uygun yem var. Yani bu durumda "dışarıdan gezen tavuklardan aldığımız yumurtalar  yumurtalar doğal yumurta değil mi? özellikle kışın." sorusunu sormaktan kendimi alamadım.  Sütçüden aldığım süt bir haftayı geçiriyor. Bozulmuyor. Bazen bir haftalık sütü lor yapmak için bozmaya çalışıyorum. Bir türlü bozulmuyor. İçine limon sirke atıyorum. Çok zor süt bozuluyor. Bir haftalık süt. Arkadaşlarım kaynamış süt bozulmaz diyor. Şimdi ben neye inansam. 

        Bahçeden domates bugün topladık bahçeden elimiz yeşil domates olmasına rağmen mis gibi domates koktu.

       Pazardan balık aldım. Balık o kadar lezzetsiz ki eşim "bu buzhane balığı dedi. En iyisi Kızılay'daki balıkçılardan almak" dedi.

      Peki bu durumda pazarcı bizi aldattı. Yumurtacı ona keza biz kime güveneceğiz. Aldığımız sebze meyve ,et süt ne derece sağlıklı. Yetmişli yıllarda babamın bahçesi vardı. Biber yetiştiriyordu. İri yeşil güzel biberler için Amerikan gübresi koyardı. Biberler iri ve yeşil olurdu. Hormanın gübreli hali. Birazcık hormon ya da ilaç  yararlı mı? Bunun ayarı nasıl yapılıyor?

       Bu konuda yazılan yazıları okuyunca  kafamdaki  sorular:

       * Üretici ilaçları kullanırken bilinçli mi?

        *Üreticiden alınan ürünler tahlile gönderiliyor mu?

        *Hallerde direk üreticiden alınan ürünler tahlil ediliyor mu?

         * Yurt dışına gönderilen yiyeceklerin üzerinde ilaç kalıntısı var diye geri gönderiliyor. Bu sebze ve meyveler iç piyasaya sürülüyor herhalde çöpe atılmıyor. İlaç kalıntıları bize zararlı mı? 

        Tüm bunları soframızdaki tehlike  göz önüne alarak yemek pişir ve ye. (Hormonlu ve hastalıklı bireyler olmadan)




17 Kasım 2021 Çarşamba

Sen geldin benim deli köşemde durdun

                                               




        Sezai Karakoç dün sonsuz yolculuğuna çıktı. Başlıktaki söz ona ait.

       Ünlü şair ışıklar içinde uyusun.

       KAR ŞİİRİ

Karın yağdığını görünce

Kar tutan toprağı anlayacaksın

Toprakta bir karış karı görünce

Kar içinde yanan karı anlayacaksın

        Bugün bir arkadaşımızın ölüm haberini aldık. Eşim "sanki her şey boş gibi " İnsanın içini hüzün kaplıyor. Sevdiklerimizi birer birer toprağa verirken.
           Bugün sağlık için coronada önemli bir faktör aşı konusuna değineceğim. 
         Ben üç sinovac aşı oldum. Kızım, arkadaşlarım git dördüncü aşı olarak biontek ol. Bugün aile hekimine ilaç yazdırırken ona da sordum. "182 randevu alın sinovacın koruyucu değeri yoktur." dedi.182 yi aradım. Aşınız tamamdır. İnternetten giriyorum randevu vermiyor. Kızım "anne torunlarla görüşüyorsun okula gidiyorlar muhakkak ol" diyor. 
        Hiç aşı olmayanlar var. Ya da iki sinovac iki biontek aşı olan kişi coronaya yakalanıyor. Tabii hafif geçiriyor.
        * Eğer aşı sinovac işe yaramıyorsa neden yaptılar. Koruyuculuğu yoksa ben neden aşı oldum. Aşı olmak istiyorum neden  vermiyor.
         *Bu aşının koruyuculuğu yoksa  binlerce insanı neden aşıladınız.
           * Bu aşı neden ithal edildi.
           * Dört ay oldu aşı olalı bende şöyle düşünüyorum. Altı ay sonra koruyucu değeri biterse aşı herhalde olabiliriz.
          Yaşam biçimimiz değişmedi. Kalabalıklara girmemeye çalışıyorum. sağlığıma dikkat ediyorum. Kısaca elimden gelen çabayı gösteriyorum.

15 Kasım 2021 Pazartesi

Malum, hayat geriye doğru okunur, ileriye doğru yaşanır. Dr Gülcan Özer

                                                          

                                         Dikmen Vadi'si
                                         Kızılcahamam

                                            Sinop

                                                    


                 Okuyorum  Herkes Kendi Hayatının Kahramanı' ndan bir bölüm

                                                Sinop
                                       Sinop Hamsiloz Koyu

                                    Kasımda hayat bir başka

        Sonbaharın son ayı kasım başlayalı on altı gün olmuş. Havanın güzel oluşu kış gelmeden pastırma sıcaklarını kaçırmamak derken kendimi parklara attım, yürüyüşlerime devam ettim. Her yer sanki ressamın fırçasından çıkmış gibiydi. Seyrine doyum olmuyor. Bol bol fotoğrafını çektim. Bu arada Sinop'ta bulunan eşimi almaya gittim. Giderken doğa son renklerini sergilememişti. Dönüş harikaydı. Güneşin rengi yapraklara yansımıştı.

       Ankara kitap fuarı açıldı ve bitti. Yeni kitaplar alındı okunmak için sıraya girdiler. İnstagramdan takip ettiğim Dr Gülcan Özer'in "Herkes kendi Hayatının Kahramanı kitabını aldım." Aşkta evlilikte, ilişkilerde valizimizde getirdiklerimiz...

      Evliliğin gönüllü bir organizasyon olduğu. İnsan neden evlenir ki soruları ışığında sorguluyor.

       "Kızlarım lafım size koca terbiye edilmez terbiyelisi alınır."

Sami Zan sözü

      Bu kitabı aldığım gün hemen okudum. Şimdi tekrar baştan altlarını çizerek sindirerek okumaya başladım. Kitap, aşk, evlilik , boşanma , orta yaşın ve yaşlılığın özelliklerini anlatıyor.

        Mutlu evliliğin sırrı var mı? "Evliliğin yaygın durumlarından biri, bitemiyecek kadar iyi,  devam edemeyecek kadar kötü olma halidir."

         Seviyorum:

        Sokullu Lisesi benim için özeldir Yedi yıl çalıştım. Oradan hala görüştüğüm arkadaşlarım dostluğu devam eden özel insanlar var. Yirmi yıl devam ettirdiğimiz gün grubu. Her biri özel dostlarım. Arkadaşlarla uzun zamandan sonra buluştuk. Giyinmeyi, sohbet etmeyi, nasıl özlemişiz. Havalar soğuyor günü evde yapmayalım diye düşündük. Geçen yıl günümüzü parkta yapmıştık. Bahçeli bir kafe veya güzel bir restorant  yemek neden olmasın planlanması  yapıldı. Yaş gruplarımız birbirimize yakın muhabbet konularımız sağlık ev işi, çocuklar, torunlar, hayvanlar derken akşamı bulmuşuz. Birde diziler. Dizilerdeki reklamların açık seçik bir şekilde öne çıkması .Oyuncuların rolü haline gelmesi. İşin ahlakı yönünü irdeledik. Ahlak kaldı mı? Kapitalizmde her şey mübah mantığı geçerli mi? "Bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler." Gerçekten ahlak nedir? Bize artık lazım değil mi. Etik değerlerimize ne oldu? Ne iyi ne kötü? Benim için iyi olan bir başkasına kötü gelebilir. Ama ahlaklı olmanın erdemi olması gerekmez mi? 

        Kızım dedim kendime dizilere gelesiye kadar bu hayatta ne çok sorguladığımız  ama gerçekten bu da olur mu dediğimiz neler olmuyor. Acaba bilgisayarın tuşuna basar gibi  hayatın tuşuna da basıp güncelleme yapabilir miyiz? Zor ama neden olmasın.  

        


22 Ekim 2021 Cuma

Şehrin nefesini nefesime çektim.

                                                           














       Yıl 1960' ların sonu yer Akhisar

       Bugün babam Almanya'dan gelecek ben orta ikideyim. Okulum evimize çok uzak. Yolumun üzerinde asırlık çınarların olduğu şehrin nefes aldığı park var. Çocuk parkına gittim. İçimdeki tarifsiz heyecan çocuğum değil mi? Parkta kaydım. Biraz eğlendim, sevincim içimde. Babam bir yıldır Almanya'da onu çok özledim. Acaba bana neler getirdi? Babamın elini tutacağım. Bu parka getireceğim. Havuzun kenarında oturmak istiyorum. Babam bana gazoz alsın. Annemde gelsin. Şehrin en güzel yeri. Yazları serin çamların altında oturup arada yıldızları görüp onları sayacağım.

       Yıl 1980 ler  Yer Ankara Batı Sitesi.

      Evimiz bahçeli çocuklar bahçede oyalanıyor. Aşağıda ilk okulun yanında park var. Çocuklar ilkokula başladı. Didem parktan çıkmak istemiyor. Burçak ana sınıfında okul çıkışı parka uğruyoruz.

       Yıl 1989 Yer Dikmen

        Çocuklar evin bahçesinde oynuyor. Ev apartman oldu. Şöyle hava alacak bir yer yok. Okul ev hayat geçiyor.

        Yıl 1990 Dikmen Vadi'si açılıyor. Eskiden dere mi? vardı. içinde gecekondu. Açılışa Fasıl say gelecekmiş. Aziz hafta sonu Fazıl Say'ı izlemeye gidelim mi? Ortada havuz içine konser alanı yapılmış. Oh ne güzel evden minderleri getirdik. Kulaklarımızın pası da silindi. Güzel olmuş. İkinci kısım üçüncü kısım yapılışlarını dün gibi hatırlıyorum. Sonbaharı ayrı güzel Baharı ayrı. Hele sakuralar o kadar güzel ki! Nisan sonu açtı mı acaba ziyarete gideyim.  

       Yıl 2010 yer Sokullu

       Bir alt sokağımızda çınar ve çamlardan oluşan bir park var. Ne güzel! Hava soğuk dün gece kar yağmış. Ağaçlar kar altında. Hele gece çok soğuk ama karı izlemem lazım. Giyindim dışarı İlkbahar Park'ına gittim.

     Yıl 2015 Ege dün gece bizde kaldı. Sabah onu çocuk parkına götürdüm. Eve gelmek istemedi.

        Yıl 2017 Yer Yüzüncü Yıl;

       Bugün hava çok güzel Deniz'e bisküvi ve su koydum. belki yere otururuz. Birde battaniye alayım. Bugün parkta piknik yapalım.

      Yıl 2019 Almanya Münih aylardan Haziran;

       Her yer yemyeşil dünürlerle beraber İngiliz bahçesindeyiz. Şehrin içinde orman ve aynı zamanda dere var. Marja'nın kardeşinin doğum günü. Sırtımızı güneşe verdik. 

      Yıl 2019 yer Sinop Barış Manço Parkı Ege yukarıdan tutunarak düşmeden engelleri aşmak istiyor. Bazen kaydırakta aaa  göremedim nerede? salıncaktaymış.

          Yıl 2020 yer Öveçler Park'ı

      Bu hafta çocuklar pandemi var okullar açılmadı bende hava güzel ılık bir sonbahar aylardan ekim. Vakit geçmiyor. Torunlar Ege ve Deniz elimizde top ilk önce futbol oynadık. Ardından parkta iplere tırmandılar. Elimizde kolanya çocuklara eldiven giydirdim. Korkuyorum corona var. Evde oturmaktan sıkıldılar. Hem tablet ve televizyondan uzaklaşırlar. Ama eve kan ter içinde geldik. Bir yandan stres oraya dokunma al oğlum kolonya gel elini sileyim.

      Yıl 2021 yer Uğur Mumcu Parkı

      Deniz atlara bayılıyor. Her gelişimizde onlara binmek istiyor. Ege tırmanmayı seviyor. birde dondurma yemeyi.

       Yıl 2021 aylardan ekim Gölbaşı Park' elimizde fotoğraf makinası.İyi ki Gülten Hanım bizi buraya getirdi.  Çok güzel halatlardan yapılmış. Şimdi torunlar olsaydı buradan kayardı. Kasım ara tatilinde onları getireyim. Biz çocuk olduk şimdi. Burada neler varmış. Ne güzel bir düşünce her yer halat neler neler var. Salıncaklar çok değişik. Çocukluğumuzdaki kaydırakla bugünkü aynı mı? Bugün altmış yaş üzeri gençlik nefes almak için parkları dolaşıyoruz. Bazen yürüyüş bazen sonbaharın son demleri bazen fotoğraf çekmek. Bazen sevgiliyi alıp oturmak. Su sesini dinlemek, kurbağların sesleri, mevsimlerin dönüşümünü izlemek.

       Ne güzel parklar yapılmış. Şehrin içinde bir nefes. Evlerde toplanma yerine parklarda toplanıyoruz.

       Doğada bir nefes almak için parklardayız. 



Ne okuyoruz? Babamın Tenekeleri Zehra Konukman'ın ilk kitabı

                                                                                                                                            ...