21 Şubat 2019 Perşembe

Neşemiz buruk

                                                       
 
     Biz büyüdük çocuk olmayı bıraktık.Yaşamın yükü ağır geldi. Sevinçleri erteledik.
    "İçimizdeki çocuk ne zaman büyüdü" dedik.
     Var olanlarla yetinmedik.İşten yorgun argın geldiğimizde acele yediğimiz yemek, çocuklar, işimiz, yaşam koşturması içinde yaşam çok hızlı  anlamadan geçti. Şimdi ikinci baharı yaşıyoruz. Yorgun bedenler içinde hayata başka gözle bakmak daha sakin yaşamak, mutlu olacak anları aramak...
        Birini yaşamadan  diğerine geçtik.yaşamın hızı içinde  mutlu olacağımız bir çok şey varken mutsuzluğu seçtik. Eksikler hatalar aradık, küçük olumsuzlukları büyüttük. Özünü göremedik.çok çalıştık eğlenmedik, yorulduk;  bedenimiz yorgun düştü. Ruhumuz isyan etti. Gençliğimizin enerjisi ile "çalış çalış daha daha" dedik. Bir baktık ki gençliğin en güzel zamanları geçivermiş.Şimdi gençleri gözlemliyorum hepsini bir arada yapmaya çalışıyor. Çalışkanlar; işlerini iyi yapıyor. aynı zamanda eğlenmeye vakit harcıyorlar. bizde hala eski kuşaklardan aldığımız zihinlerimize kazınan davranışlar içinde yaşıyoruz.
       Beden yaşlandı, ona rağmen  daha hızlı, daha fazla koşturur olduk; kayıp olan yılların telafisi mi? Yoksa içimizde ukte kalan günlerin acısını mı çıkarıyoruz.
                                                           
        Şimdi  geniş zamanlar,yorgun gönüller,çabuk yorulan bedenler var.
        Bir yerlerden sesler duyuyoruz ya da bize hatırlatıyorlar  yavaşla...Duymak istemiyoruz. Öyle bir koşturmaca ki! Eğlence yerleri, mekanlar, dolu kız kıza, kadın kadına.
       Sabahları mutlu neşeli uyanmak varken uykular bölük,  paramparça tıpkı  hayatlar gibi. Başımızı yastığa koyunca deliksiz uykuları aradık. Yorgunluktan düş göremedik. Gördüysek  unuttuk. Gün içindeki düşleri başka baharlara erteledik.
        Onca koşturma içinde içimizdeki çocuk yorgun düştü, bize küstü. Unuttuk onu.Torunlarda, yeğenlerde, komşunun çocuğunda kendi çocukluğumuzu görmek istedik. Şimdiki çocuklarda bir başka,gözleri kulakları ya televizyon ekranında ya da tablet veya cep telefonunda.
         Teknoloji ile dünya  ayağımıza geldi. Evin içi en son teknoloji ile doldu. Kendi dünyamızı kurmak isterken yalnız kaldık. Paylaşımın yerini  bencillik,  kendini beğenme aldı. Geç kalınmış hayatımızı içimize sindiremedik. Hayır denilmesine  alışamadık. Yanımızda ki insanı görmezden gelme  yok farz etme. Evlerin içi bir süre sonra tıpkı haberlerde izlediğimiz dünyanın bir örneği gibi oluverdi. Kendi öfkemiz içinde yandık, Her yanı kırıp devirerek   öfkenin bizi yakıp yıkmasına izin verdik. Karşılığında kırılan kalpler öyle anlar oldu ki kendimize ve çevremizdeki diğer insanlara dünyayı dar ettik.
          Birbirimiz anlama  oturup konuşma yerine beklentiler artı..Birbirimize üstünlük kurma,
Elimizde teknolojinin son nimetlerinden cep telefonları ile yalnızlığımızı telafi etmek için sanal alemlere takıldık. Yanımızdakinin halini  sorma yerine dünyanın öbür ucundaki yaşamı merak eder olduk. "Ellerine sağlık benim için çok yoruluyorsun"demeyi unuttuk başkalarının beğenisi daha çok hoşumuza gitti. "Ay şekerim sanal alemde  beni bugün şu kadar kişi beğendi" dedik. "Senin bu kadar arkadaşın yok" diye küçümsedik.
         Onca yıllık beraberliği bir çırpıda bitirdik. beraber eğlendik beraber zaman geçirdik. kızgınlıklarımızı öfkemizi sakladık.
          Çok kızınca da kızdığımız o değil belki kendimiz yaşadığımız stresti .Onun davranışlarında nedenini aradık. Konuşmadan nedenini niçini açıklamadan "bir süre görüşmeyelim" demeden hayatımızdan birileri kayboldu birileri girdi. Kuruyan çiçeklerimiz gibi onca yılın anısı yokmuş gibi dostlukları arkadaşları toprağından söktük yeni çiçekler koyduk. O kadar hızlı o kadar çabuk yaptık.            Çünkü kendi hayatımızı bize ağır gelirken onun kahkahası bizi kızdırdı. Onun neşesi bizim kederimiz içinde bize battı.Kendi dünyamızın ağırlığı  kafamızı karıştırdı.En yakındaki arkadaşları bir çırpıda silersek yeni bir dünya oluştururuz sandık. Çözüm zannettiklerimiz bizi hayattan koparttı.            " Arkadaşlıklar kolay kurulmaz" dedik. "Onun yerine başkasını koyduğumuzda aynı tadı almayız" dedik ama bunu ona ve kendimize dinletemedik. "O beni terketti. Ben niye onu onun için üzülüyorum " diye kısasa kısas yaptık.
         Yorgun düştük.dünyanın acısı başkalarının acısı içinde kendimizi kaybettik. Kalabalıklar içinde yalnızlığın derinlerinde kaybolduk.
        Kendimize kızmak zor geldi.Yanımızdaki insanın duygularını önemsemeden sanki tek suçlu oymuş gibi beğenmedik ,kapris yaparak onu incittik.
         Sevinçlerimiz yerini huzursuzluk aldı.
         Kendimizden kaçtık.
         Çok yorgunduk jest, mimik, kelimelere takıldık.
         Evlerimiz sıcak mutlu  yuvamız olması gerekirken yüksek sesler, kavgalar ile yaşanamaz hale geldi.
        Yanımızda olup bitenlerin farkına varamadık. Dünyanın başka yerinde olanlar için üzüldük.
        Bir de baktık ki çatık kaşlar, her an kavgaya hazır zihinlerle gülmeler neşeler yok oldu..
        İçimizdeki çocuk büyümüş  kendi egosunda şişmiş , alıngan öfkeli olmuş farkına varamadık.
       " Neler oluyor" diye düşününce oturup konuşmanın vakti ve zamanı gelmiş. geç değildir zararın neresinden dönersek kardır. Yaşanılan stresleri çözmek zorundayız.
         Neler yapılır?
         Birbirimize anlayışlı davranmak,
         Karşımızdaki insanı olduğu gibi kabul etmek,
         Yeni bir durum (hastalıkla başa çıkmak için) birbirine  destek olmak,
         Duygularımızı ifade edebilmek,
        Kendimizi  mutlu edecek şeyler yapmak,
        Birbirimizin emeğine saygı duymak ( teşekkür ederim , bana destek olduğun için, senin yanında kendimi güvende hissediyorum, iyi ki varsın...) örnekler çoğaltılır.
        Eğer çevremizden bir arkadaşımız çekip gitmişse zamana bırakmak, onu anlamak,kendimize eleştrisel bakmak, insanların yaşadıkları durumları kavrayabilmek.
        Peki bunları yapabiliyor muyuz?
        Yaşamanın stres olduğu bir dünyada yeni stres ve durumlar karşısında paniğe kapılmadan çözüm üretebilmek güzel!
         Sağ duyu ve neşemizi kaybetmeden güzel günleri istiyorsak bugün ve yarınlarda  çok  çaba göstermek gerekir.
        Geçişler elbet sancılı olacaktır. Bugün güzel bir gün.
        Sağlıklı olabildiğin, çıkıp dolaşabildiğin. enerjin olduğu sürece her gün güzel.
                                                     







14 yorum:

  1. Aman Allah'ım, her satır ne kadar da doğru, ne kadar da gerçek. Pek çok yaşamın özeti, biraz da benimkinin. Ara sıra mutlaka okunmalı cinsten yazılar dediklerimden. Gönlünüze sağlık, dimağınıza sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hastalık, arkadaşınızın sizle iletişimi vb nedenler bizim başımıza gelmez dememek gerekir. Kişilik farklılığı olaylara gösterdiğimiz tepkiler olayların yorumlayıanması kişiden kişiye farklılık gösterir
      Şu sıralar zor zaman geçiriyorum. Bir şekilde baş ediyorum. Nedenler ve çözümlemeler ve okuyorak sorunların üstesinden geliyorum. En doğrusu sorun yaşadığımız kişi ile iletişime geçip onu dinlemek duyguları anlatabilmek mesajları doğru okumak ve beraber çözüm üretmek. Kısaca stresle baş edebilmek. Sevgiler.

      Sil
  2. Her satırını çok doğru diyerek okudum. Emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  3. Öyle ayrıntılı ve anlaşılır yazmışsınız ki, ekleyecek sözcük bulamadım. Elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  4. Çözüm yollarında yazılacak çok şey var. Bir sonraki yazı olabilir. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  5. Yanıtlar
    1. Sizler bizden daha akıllı daha anlayışlısınız. Ancak bir süre sonra stres hepimizi etkiliyor. Günümüz insanın en önemli sorunu stres. Hastalık, işsizlik, ekonomik neden. Yaşam şartları ağır Bunun sonucunda kafayı yememek için çözüm üretmek gerek. Yanımızdaki etrafımızdaki insanlar ile sorunlarımız artıyor. Yalnızlığa alışıyoruz beraberken sorun çıkıyor. Sorunun hem nedeni aynı zamanda çözümü onlar. Uzun çözümü hem zor hem kolay Tüm bunlar hayat.

      Sil
  6. Merhabaaaaa
    Ne güzel yazmışsınız.Sizden daha çok blog yazısı bekliyorum ben :) Sevgi ve saygılarımla :)

    YanıtlaSil
  7. Tek kelimeyle "Hayat". Her satırı, her kelimesi çok çok doğru.

    YanıtlaSil

Ne okuyoruz? Babamın Tenekeleri Zehra Konukman'ın ilk kitabı

                                                                                                                                            ...