23 Şubat 2019 Cumartesi

Kurtuluşunun 101.Yılında TRABZON

      Sabah dışarıya baktığımda balkonuma bir kuş geldi. Oradan da yüreğime .Günümü aydınlattı. İçimi bir huzur kapladı.Yorgun bedenim canlandı. "Onla beraber gezeyim" dedim .Gezdiğim yerlerde özgürlük türküsünü söylemek istedim. Gazeteleri açtım haberler kötü. Patlıcan ve domates ve soğan savaşlarının son perdesi oynanıyor. neyse ki manavda patlıcan fiyatlarında düşme başlamış,gönlüm rahatladı.Kış günü patlıcan yemesem de..Domates sera fiyatları olduğu için 7.95  lirada seyrediyor. Eşimin diyetinde varmış 250 gram alayım diye düşündüm.
        Gazetenin ikinci sayfasında öldürülen şiddete uğrayan kadınlar.Televizyona baktım sağlık ile ilgili sabah kuşağı eski diziler. " İnternet dünyasını gezeyim oradaki haberlere bakayım" diye düşündüm.
22 Şubat haber başlıkları

5 yaşındaki zihinsel engelli çocuğa okulda şiddet iddiası

Denizli’de demir korkuluklara bağlı erkek cesedi bulundu

23 şubat bugün haber başlıkları

Sürücü dehşet saçtı! Önce arkadan çarptı, sonra tekme tokat saldırdı

Fabrika çalışanı havaya uçtu!

       Balkonumda ki kuşa dedim ki dünya bir cehennem olmuş kendi ateşini kendi yakıyor.
Aşağıdan eşim seslendi dikiş iğnesi yere düşmüş "ya ayağıma batarsa şeker hastasıyım ya telafisi olmayan bir zarar verirse."
    " Ruh sağlığımı nasıl koruyacağım" diye sormak istedim. Kuş uçmuş ben kendi kendime konuşuyorum.
        Haber izleme, internette haber okuma
        Dışarı çıkma( trafik, var) her an risk var. "Niye dedim hep kötü olumsuz haberleri okuyorsun  bakıyorsun. güzel şeylerde oluyordur" Moralimi bozmak istemedim. 
           Facebookta bir arkadaş paylaşmış  Kurtuluşunun 101.yılında Trabzon etkinlikleri Çağdaş Sanatlar merkezinde yapılıyor.
            Keyfim yok doktor bir torba ilaç yazmış. Arkadaşımla konuşuyorum "otur dinlen biraz" uzandım, düşündüm, Benim için dinlenme: dışarı çıkıp bir etkinliğe katılmak, doğada yürümek, soğuk havayı tenimde hissetmek.
           Etkinlikleri inceledim..dinleti ,söyleşi, konser.program çok dolu ve yoğun.
          Sanatın her dalı; resim, fotoğraf, el sanatları dokuma, fıkralarla Karadeniz, karikatür, halk oyunları, Karadeniz şarkıları
           Ruhen ve bedenen dinlendim.bir etkinlikten diğerine koşturup durdum. Fotoğraf sergisinde fotoğrafları fotoğraf sanatçısı Gülten Yıldız ile beraber gezdim. Beğendim fotoğraflar vardı. Çekim ve nerede kim tarafından çekilmiş soruları ve cevaplarıyla fotoğraf dünyasını anlamaya çalıştım. Halk oyunlarındaki enerji, Karadeniz ezgileri ruhumdaki açılan yaraların merhemi oldu. Karadeniz yemekleri ile karnımı doyurdum
        Sinop bienalinden tanış olduğum arkadaşım Mehmet Kuvvet'in performansını izledim. Trabzon insanlarının öyküsel portreleri içinde kah güldüm kah düşündüm.

                                                   

                                       
                                                           
                                   Fotoğraf, resim, karikatür ve heykel sergisinden fotoğraflar
                                                                           
                                                                 














                                                                 

 Not: Bitmeden gezip görmekte fayda var. genelde Trabzon' lular geliyormuş.










21 Şubat 2019 Perşembe

Neşemiz buruk

                                                       
 
     Biz büyüdük çocuk olmayı bıraktık.Yaşamın yükü ağır geldi. Sevinçleri erteledik.
    "İçimizdeki çocuk ne zaman büyüdü" dedik.
     Var olanlarla yetinmedik.İşten yorgun argın geldiğimizde acele yediğimiz yemek, çocuklar, işimiz, yaşam koşturması içinde yaşam çok hızlı  anlamadan geçti. Şimdi ikinci baharı yaşıyoruz. Yorgun bedenler içinde hayata başka gözle bakmak daha sakin yaşamak, mutlu olacak anları aramak...
        Birini yaşamadan  diğerine geçtik.yaşamın hızı içinde  mutlu olacağımız bir çok şey varken mutsuzluğu seçtik. Eksikler hatalar aradık, küçük olumsuzlukları büyüttük. Özünü göremedik.çok çalıştık eğlenmedik, yorulduk;  bedenimiz yorgun düştü. Ruhumuz isyan etti. Gençliğimizin enerjisi ile "çalış çalış daha daha" dedik. Bir baktık ki gençliğin en güzel zamanları geçivermiş.Şimdi gençleri gözlemliyorum hepsini bir arada yapmaya çalışıyor. Çalışkanlar; işlerini iyi yapıyor. aynı zamanda eğlenmeye vakit harcıyorlar. bizde hala eski kuşaklardan aldığımız zihinlerimize kazınan davranışlar içinde yaşıyoruz.
       Beden yaşlandı, ona rağmen  daha hızlı, daha fazla koşturur olduk; kayıp olan yılların telafisi mi? Yoksa içimizde ukte kalan günlerin acısını mı çıkarıyoruz.
                                                           
        Şimdi  geniş zamanlar,yorgun gönüller,çabuk yorulan bedenler var.
        Bir yerlerden sesler duyuyoruz ya da bize hatırlatıyorlar  yavaşla...Duymak istemiyoruz. Öyle bir koşturmaca ki! Eğlence yerleri, mekanlar, dolu kız kıza, kadın kadına.
       Sabahları mutlu neşeli uyanmak varken uykular bölük,  paramparça tıpkı  hayatlar gibi. Başımızı yastığa koyunca deliksiz uykuları aradık. Yorgunluktan düş göremedik. Gördüysek  unuttuk. Gün içindeki düşleri başka baharlara erteledik.
        Onca koşturma içinde içimizdeki çocuk yorgun düştü, bize küstü. Unuttuk onu.Torunlarda, yeğenlerde, komşunun çocuğunda kendi çocukluğumuzu görmek istedik. Şimdiki çocuklarda bir başka,gözleri kulakları ya televizyon ekranında ya da tablet veya cep telefonunda.
         Teknoloji ile dünya  ayağımıza geldi. Evin içi en son teknoloji ile doldu. Kendi dünyamızı kurmak isterken yalnız kaldık. Paylaşımın yerini  bencillik,  kendini beğenme aldı. Geç kalınmış hayatımızı içimize sindiremedik. Hayır denilmesine  alışamadık. Yanımızda ki insanı görmezden gelme  yok farz etme. Evlerin içi bir süre sonra tıpkı haberlerde izlediğimiz dünyanın bir örneği gibi oluverdi. Kendi öfkemiz içinde yandık, Her yanı kırıp devirerek   öfkenin bizi yakıp yıkmasına izin verdik. Karşılığında kırılan kalpler öyle anlar oldu ki kendimize ve çevremizdeki diğer insanlara dünyayı dar ettik.
          Birbirimiz anlama  oturup konuşma yerine beklentiler artı..Birbirimize üstünlük kurma,
Elimizde teknolojinin son nimetlerinden cep telefonları ile yalnızlığımızı telafi etmek için sanal alemlere takıldık. Yanımızdakinin halini  sorma yerine dünyanın öbür ucundaki yaşamı merak eder olduk. "Ellerine sağlık benim için çok yoruluyorsun"demeyi unuttuk başkalarının beğenisi daha çok hoşumuza gitti. "Ay şekerim sanal alemde  beni bugün şu kadar kişi beğendi" dedik. "Senin bu kadar arkadaşın yok" diye küçümsedik.
         Onca yıllık beraberliği bir çırpıda bitirdik. beraber eğlendik beraber zaman geçirdik. kızgınlıklarımızı öfkemizi sakladık.
          Çok kızınca da kızdığımız o değil belki kendimiz yaşadığımız stresti .Onun davranışlarında nedenini aradık. Konuşmadan nedenini niçini açıklamadan "bir süre görüşmeyelim" demeden hayatımızdan birileri kayboldu birileri girdi. Kuruyan çiçeklerimiz gibi onca yılın anısı yokmuş gibi dostlukları arkadaşları toprağından söktük yeni çiçekler koyduk. O kadar hızlı o kadar çabuk yaptık.            Çünkü kendi hayatımızı bize ağır gelirken onun kahkahası bizi kızdırdı. Onun neşesi bizim kederimiz içinde bize battı.Kendi dünyamızın ağırlığı  kafamızı karıştırdı.En yakındaki arkadaşları bir çırpıda silersek yeni bir dünya oluştururuz sandık. Çözüm zannettiklerimiz bizi hayattan koparttı.            " Arkadaşlıklar kolay kurulmaz" dedik. "Onun yerine başkasını koyduğumuzda aynı tadı almayız" dedik ama bunu ona ve kendimize dinletemedik. "O beni terketti. Ben niye onu onun için üzülüyorum " diye kısasa kısas yaptık.
         Yorgun düştük.dünyanın acısı başkalarının acısı içinde kendimizi kaybettik. Kalabalıklar içinde yalnızlığın derinlerinde kaybolduk.
        Kendimize kızmak zor geldi.Yanımızdaki insanın duygularını önemsemeden sanki tek suçlu oymuş gibi beğenmedik ,kapris yaparak onu incittik.
         Sevinçlerimiz yerini huzursuzluk aldı.
         Kendimizden kaçtık.
         Çok yorgunduk jest, mimik, kelimelere takıldık.
         Evlerimiz sıcak mutlu  yuvamız olması gerekirken yüksek sesler, kavgalar ile yaşanamaz hale geldi.
        Yanımızda olup bitenlerin farkına varamadık. Dünyanın başka yerinde olanlar için üzüldük.
        Bir de baktık ki çatık kaşlar, her an kavgaya hazır zihinlerle gülmeler neşeler yok oldu..
        İçimizdeki çocuk büyümüş  kendi egosunda şişmiş , alıngan öfkeli olmuş farkına varamadık.
       " Neler oluyor" diye düşününce oturup konuşmanın vakti ve zamanı gelmiş. geç değildir zararın neresinden dönersek kardır. Yaşanılan stresleri çözmek zorundayız.
         Neler yapılır?
         Birbirimize anlayışlı davranmak,
         Karşımızdaki insanı olduğu gibi kabul etmek,
         Yeni bir durum (hastalıkla başa çıkmak için) birbirine  destek olmak,
         Duygularımızı ifade edebilmek,
        Kendimizi  mutlu edecek şeyler yapmak,
        Birbirimizin emeğine saygı duymak ( teşekkür ederim , bana destek olduğun için, senin yanında kendimi güvende hissediyorum, iyi ki varsın...) örnekler çoğaltılır.
        Eğer çevremizden bir arkadaşımız çekip gitmişse zamana bırakmak, onu anlamak,kendimize eleştrisel bakmak, insanların yaşadıkları durumları kavrayabilmek.
        Peki bunları yapabiliyor muyuz?
        Yaşamanın stres olduğu bir dünyada yeni stres ve durumlar karşısında paniğe kapılmadan çözüm üretebilmek güzel!
         Sağ duyu ve neşemizi kaybetmeden güzel günleri istiyorsak bugün ve yarınlarda  çok  çaba göstermek gerekir.
        Geçişler elbet sancılı olacaktır. Bugün güzel bir gün.
        Sağlıklı olabildiğin, çıkıp dolaşabildiğin. enerjin olduğu sürece her gün güzel.
                                                     







Üç kozalak iki taş

                                                                                           Spderman                                         ...