29 Mart 2018 Perşembe

beni ben yapan şeyler


*Doğduğum yer Akhisar. Trenden inince sanki üzerinden  uzun yıllar geçmiş  sabahın köründe beni karşılamaya gelen annem ve babam ve onlarla kucaklaşmam. (Anılarda kaldı)
*Yaşadığım yer kışları Ankara, gençliğim ,beraber  büyüdüğüm, olgunlaştığım, yaşlandığım, saçlarıma ilk akların düştüğü dünüm, bugünüm ve yarınım olan kent. Ailem, torunlarım, dostlarımın arkadaşlarımın yaşadığı yer.
*Yazları Sinop'ta olmayı seviyorum. Buz gibi denize dalmayı, barınakta pizza bira keyfini, baharda yaz düşünü kurmayı ,Yalıda kahvaltı ve Dilek'le akşam ne yapıyorsun "Yalıya gidelim mi? demeyi"
Dondurma sevmem sanki bir kilo baklava yemişim gibi gelir. Ekşi olan vişneli ve böğürtlenli dondurmayı arada  sırada yemeyi severim (Yaz geceleri yalı dönüşü).Ama diğer taraftan çok üzülüyorum.Karadeniz'in incisi Sinop Nükleer santrala kurban gidecek şimdiden binlerce ağaç kesildi. O tertemiz sular kirlenecek.
                               Sinop'ta İnceburun tarafında kesilen ağaçlar çıplak kalan tepeler
* Ege ;Akhisar Aliağa Selçuk'ta baharın uyanışını mor salkımı fotoğraflamayı. Papatyalar arasına dalmayı. Üşenmedim Foça'dan topladığım papatyaları Ankara'ya getirdim.
Eylül sonunda Akdeniz Mersin ya da Silifke'de denize girmeyi.
Daha önce gitmediğim yer varsa yeni yer görmenin heyecanı.
*Altmışlı yıllar bir adım kalmış arkadaşlarım hep genç, ruhu genç... Gençlerle ben de gençleşiyorum. Eskiden okula giderken koştururdum şimdi yine koşmayı ışıktan geçerken tabii. Modern parkları değil. Doğal hayatı
*Doğanın uyanışına hayranım onu izlemeyi fotoğrafını çekmeyi.
*Arkadaşlarla buluşmada plan programı ben yaparım .Birinin plan yapmasını severim. Sürprizler hoşuma gider.
*Pratik olduğumu söylerler.
*Evden güneşin batışını seyretmeyi güneş ayrıca  içimi ısıtıyor beni mutlu ediyor.Yağmurdan sonra çıkan güneş ve ağaçlar arasında ışık gölge oyunu.
* Orkidemin açması
*Ektiğim tohumdan (Ay çekirdeği ve aslan ağzı tohumlarını ektim)
*Yağmurdan sonra toprağın mis gibi kokması.
*Öğrendiğim yeni bir bilgi. "Ağaçlarda kuş yuvası gibi yerler olur ya bu ağacın tüm besinin alırmış ama hayvanlara özellikle ineklere yararlıymış."
*Denizden sonra buz gibi bira ve patates kızartması,
*Komşum sevgili dostlarımın "Haydi çay ya da kahve yaptım gel demeleri" Ya da benim onları çağırmam.
*Eşimle içtiğimiz sabah kahvesi.
*Güzel hazırlanmış bir sofra.
*Güzel bir müzik eşliğinde şarap ve peynir.
*Kitaplarım...kitap dolu bir evim var.
*İyi ki felsefe ve psikoloji okumuşum.
Tiyatroyu çok seviyorum.
*Yazmayı gün içindeki anları yazmayı.Yürürken düşünür ve eve gelince onları yazarım.
Geçenlerde bir arkadaşım dedi ki "Sen olayların iyi tarafını görürsün bugün niye böylesin? "
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur şemsiye yok "ne yapacağız" diye strese girdim arkadaşım "Hava açar yağmur diner " dedi. Gerçekten arabadan indiğimizde yağmur dinmişti.
Yazdıkça aklıma geliyor fazla söze gerek yok yaşamayı türkü ve şiir tadında yaşamayı  ve çevremde gördüğüm güzellikleri başkalarıyla paylaşmayı seviyorum.
                                                 

                                   





                             Fotoğraflar Dikmen Vadi'si,alt sokaktaki park ve Kızılcahamam

24 Mart 2018 Cumartesi

Üreten kadınlar

   

     
                      Yetmişli yılların sonu Üniversite yıllarında örgü makinasında üretilen kazak
      Üretmek emek vermek ortaya bir eser çıkarmak ne güzel!.
       Yıllarca felsefe dersleri anlattım. Dersler hep soyut daha sonra psikolojik danışman rehber öğretmenlik yaptım. Biraz daha somuttu. En azından dertleşiyor sorunu fark edip bireyin kendisinin çözmesi gerektiği ile ilgili ipuçları ve düşünme yöntemlerini anlatıyordum.  Sorun çözme ve davranışlara yansımasının sonuçlarını ele aldım.
        Emekli oldum. Elime fotoğraf makinası aldım. Görünen gerçekliğin anlara yansımasını kendi çapımda çekmeye çalıştım.
        Bir etkinlik grubum var. Bir arkadaşım dostum sürekli çok güzel örgü örüyor. Bebek hırkaları yelekleri battaniye. Kendine oğluna hırka, kazak... Üreten insanlara hayranım. Benim bir yeleğin arkasını ördü. Bir arkadaşım çok güzel dikiş dikiyor.Bir zamanlar abiye alanında usta ,stilist. Bizim kızlara dikiş konusunda hoca. Bir arkadaşım dikişi en iyi yapan en çok üreten. Yine bir arkadaşım arkalı önlü çocuk hırkasından on yedi tane yaptığını anlattı. Biri kurdele nakışı ,boyama .herkes üretiyor.
         Benim üretimim de yazdığım yazılar. Duygularımı, düşlerimi,yaşanmışlıklarımı anlatıyor onları öyküleştirmeye çalışıyorum. Fotoğraf çekiyorum. Her insanın üretim ve emek verdiği yer farklı.
Bir zamanlar tarihleri düşününce yetmişli  yıllarda babam Almanya'dan örgü makinası getirmişti. Ben üniversite okuduğum yıllarda örgü makinasında elbise, atkı, yelek bere çorap örmüştüm. .Hemen her örgüyü çıkarırdım. Şimdi zorlanıyorum. Bir dönem atkı bere çok ördüm. Acaba yeniden örgüye mi başlasam...
       Felsefe ,örgü, dikiş, yazı fotoğraf. Nereden nereye.
       Emek vermek üretmek çok iyi. Kendi ördüğünü giymek, diktiği bir giysiyi birinin üzerinde görmek .
       Ürettiği bir kazağı bebeğin üzerinde görmek insanı mutlu ediyor.
       Yazdığı yazıya yorum yapılması, çektiğin fotoğrafın beğenilmesi,
       Yaptığın resmin satılması.
       Yazdığın bir şiirin şarkı olması. Radyoda, televizyonda, intenette karşına çıkması.
       Bir arkadaşın çektiği fotoğrafın uçakta bir dergi kapağında olması. "Ben bu fotoğrafçıyı tanıyorum" demen.
        Kitapçı rafında tanıdığın arkadaşının kitabına rastlaman.
        Öykülerin yayınlanması.
       Dikiş dikerek aile bütçesine katkıda bulunmak.
       Düşüncelerin kelimelerle buluşması,
       İlmik ilmik örülen tığ işleri ile alınan çeyiz.
       Her dikiş ya da örgü iğnesinde ki alın terinin bakkal ya da marketten aldığın ekmek parası olması.
        Boş durmuyoruz. Ürettikçe mutlu oluyoruz.





                                   Geçen yıl Burhaniye'de yirmi üç nisanda çekilen fotoğraflar

21 Mart 2018 Çarşamba

Karaburun Ege' nin saklı cenneti

                                             
 Hep görmek istediğim yerdi. Kardeşimle konuşurken " haydi gidelim " dedik. Bir ara oradan taş ev alma hayalini yaşamıştım. Akhisar'dan yola çıktık. İzmir'de kardeşim yamaç paraşütü yapan birisi ile görüşmek için durduk. Sonra yola devam. Yolu çok bozuk .tamir yapılıyor. Deniz sakin tertemiz.Dalgıçlar denize dalıyor.
         Karnımız acıkmış. Deniz kenarında ne yenir tabii ki balık.Nergis çay bahçesinde çay içtik. Seyyare yoldan enginar aldı. Bizde temiz havanın ve değişik bir kenti görmenin mutluluğu ile ver elini otabandan güzergahımızı Aliağa'ya çevirdik.

















Bu arada Karaburun ile ilgili bilgi vereyim.

KARABURUN
Doğu Akdeniz Havzası’nın insan müdahalesinden en az etkilenen bölgeleri arasında yer alan Karaburun, ekosistemi ve biyoçeşitliliği, doğal ve kültürel özellikleriyle dikkat çekiyor. Turkuaz renkli koyları, başta Akdeniz foku olmak üzere onlarca nesli tehlike altındaki canlıyı barındıran eşsiz doğası, yüzyıllardır insanlığa şifa dağıtan bitki türleri, kuşaklardır canlı tutularak günümüze aktarılan gelenek ve görenekleri ve barışçıl yaşam felsefesiyle Karaburun dünyada sayıları giderek azalan niş turizm bölgelerinden biri.
Son günlerde plansız yapılaşma, balık çiftlikleri, kontrolsüz su ürünleri avcılığı, mermer-taş maden ocakları ve rüzgar enerjisi santraları nedeniyle doğal yapısının bozulma tehlikesi altında bulunduğu haberleriyle gündeme gelen Karaburun’un, “Özel Koruma Bölgesi” kapsamına alınması bekleniyor. Bu gerçekleşirse sürdürülebilir turizm ve kalkınma yolunda çok önemli bir potansiyele sahip olan Karaburun geleceğe güvenle bakacak.

Efsaneler beşiği

Bir diğer efsane de Narcissus efsanesidir. Rivayete göre, 80 çeşit mor çiçek bulunan, mitolojide Çiçek Tanrıçası Flora’nın bahçesinin de içinde olduğu yerde, Irmak Perisi Nana, pınarda yıkanıp, ağaçların gölgesinde yatar. Her zaman güzel bir oğlan çocuğu olmasını isteyen bakire Nana’nın bu isteği, bir gün tanrılar tarafından kabul edilir ve dünyalar güzeli bir erkek doğurur. Adını, Narcissus koyar. Zaman geçer, Narcissus büyür, yakışıklı bir delikanlı olur. O zamanlar Echo adında dünyalar güzeli orman perisi vardır. O kadar güzeldir ki, görenler dönüp bir daha bakar. Bu sırada Zeus’un kendisini bir orman perisiyle aldattığını öğrenen Hera, çok öfkelenir ve hışımla orman perilerinin yaşadığı koruluğa gider. Bunu gören periler korkudan kaçarlar ve sadece zavallı Echo kalır. Hera bu güzel periyi görürü görmez, haksız bir şekilde cezalandırır ve Echo, derdini anlatamaz olur. Sadece kendisinden önce kim konuştuysa, son sözlerini tekrarlayacaktır. Bir gün ormanda gezinirken, yakışıklı Narcissus’u görür ve aşık olur. Onunla konuşmak ister ama üzerindeki lanet nedeniyle yapamaz. Bir gün eline bir fırsat geçer. Echo’yu gören Narcissus, “Kimse var mı burada?” diye seslenir. Echo da “Burada, burada” diye tekrarlar. Narcissus, çok şaşırarak, ormana kaçıp gider. Bir gün yüreğinden yaraladığı kızlardan biri Narcissus’u tanrılara şikayet eder ve cezalandırılmasını ister. Tanrıların, ‘’Başkalarını sevmeyen, kendini sevsin’’ diye cezalandırdığı Narcissus, bir pınarın yansımasında gördüğü siluetine aşık olur. ‘’Kendime olan sevgimle yanıyorum, yalnız ölüm kurtarır beni der”, pınarın başında sürekli kendini seyrederek eriyip gider ve sonunda ölür. Echo ise pınarın kenarına geldiğinde anlar ki, Narcissus ölmüştür ve onun yerinde güzeller güzeli bir çiçek kalmıştır. Echo, en son çiçeğin başında ağlarken görülür. Acısını alıp mağaralara gizlenen Echo, efsane bu ya, belki hala oradadır ve kim yüksek sesle bir şey söylese tekrarlamaktadır. Mordoğan’ın kırlarında nergis olarak yaşayan Narcissus, tıp biliminde kendini beğenmişlik hastalığı olarak adlandırılan narsizme de ismini vermiştir. 

Nasıl gidilir?

Karaburun İzmir'e 100 kilometre uzaklıkta. Aracınızla geliyorsanız, Çeşme otobanına girmeli ve Karaburun sapağına kadar 45 km ilerlemelisiniz. Karaburun sapağından sonra ise 55 km daha yolunuz kalıyor; buradan sonrası biraz virajlı. Aracınız yerine otobüsleri kullanmak isterseniz İzmir’de Üçkuyular’a gelmeli ve buradaki semt garajından Karaburun - Mordoğan araçlarına binmelisiniz. Yol yaklaşık olarak 2 saat sürüyor.



Bir başkadır memleket Akhisar



Doğduğum yer hem bana yakın hem uzak...
Kökenim ,anılarım,çocukluğum.
Havasını suyunu kokladığım yalnızlığım
Memleket bir başkadır
Doğanın uyanışını izlemek, baharı yakalamak, anılara bakıp dünü yaşamak.
Nerede benim çocukluğum?
Nerede benim gençliğim?
Dünüm,yarınım,yalnızlığım.
Niye bana bu kadar uzaksın?
Bazen bir şehri teğet geçersin.
İçinde sevdiklerinle ararsın.
Ya da tanıdık bir yüz.
Uzun zaman oldu
Senle kavuşmak ve ayrılmak
Aradığım ne?
Kaybettiklerim ya da yaşarken kaybettiklerim
Acısı çöker tenime
Alır beni uzaklara götürür.
Savrulurum kuş misali.





                                                  Fotoğraflar Göl Marmara Karpuzkaldıran

13 Mart 2018 Salı

Bu bahar bir başka olmalı



Bahçemde açan doğal çiğdemin verdiği mutluluğu neyle değişebilirim ki. Gerçekten inanamadım. Kuru dalların arasından bana bakıyor fısıldıyordu.
- Beni görmeye niye gelmedin?
Ben bahaneler üretmeye başladım.
- Kıştı, soğuktu.
- Beni özlemedin mi dedi?
- Burada olduğunu bilmiyordum.
Bilmen için ilk önce gelip bakman lazım.
-Olsun yine kaçırmadım. Doğanın hediyesini çok sevdim. İnsanın inanası gelmiyor. Bu doğa bize ne çok şey anlatıyor. Daha ağaçlar yapraklarını çıkarmaya yeni başlamış. Bademler ve erikler gelin kızı gibi süslenmişler meydanlara çıkmışlar.Sarı kocaman bir kelebek dolaşıyordu etrafta. Peşinden koşmadım. Biliyorum bir sonraki gelişimde sen orada olacaksın.
Kederleri fırlattım bir kenara mis gibi  bir havayı ciğerlerime çektim. Ocak ayında çuhaları alırdım. Geç kalmıştım. Ucundan da olsa baharı yakalayacağım. ( Biliyorum diyeceksiniz daha yeni başladı)
Tıpkı yeniden doğmak gibi.













11 Mart 2018 Pazar

Eskişehir

       Uzun zaman oldu. Elime fotoğraf makinasını alıp bir yerlere kaçmayı. Fotoğrafçı arkadaşlar Eskişehir deyince ( Biraz esnek olmak gerek dedim. Tekliflerde hayır yerine biraz düşüneyim. Neden olmasın. Kabul ettim. ) Baharın bize göz kırptığı güzel hafta sonunda hızlı trenin ilk sabah erken seferi  6.30 için yollara düştük. Yarı uykulu bir şekilde kısa süre içinde Eskişehir'e vardık. Bizi bekleyen servise binip Sazova Park' ına doğru yola çıktık. Kuşlardan
sonra parkı biz açtık. Kuğular, temiz hava, fotoğrafçı arkadaşlar ve bolca fotoğraf.
Daha öncede gelmiştim.,,aynı yerleri fotoğraflamak hoşuma gitmedi. Hayvanat bahçesine keşke gitseydim. Bir sonraki gelişimde inşallah giderim.
Oğlum Eskişehir'de okumuştu. Geçen yıl damadın konserine gitmiştik. Gençler Porsu'ğun kenarına çimlere uzanmışlar. İnsanlar güneşin sıcaklığını ruhlarında bedenlerinde hissetmek için kendilerini çay bahçelerine, kafelere, sokaklara atmışlar. Hepimiz sanki sevgiliye yeniden kavuşmak gibi baharı dört gözle bekliyoruz.İçimiz kıpır kıpır. Çocuk olmak istiyoruz. Kızgınlıklarımızı, ön yargılarımızı unutmak için çaba gösteriyoruz. Yeniden doğmuşuz gibi. Güneşin sıcaklığı içimizi ısıtırken sevgimizin içten samimi doğal olduğuna inanıyoruz. Yarınlara kalan ertelenmiş yaşantılarımızı erik açan çiçeğin içinde arıyoruz.

















Üç kozalak iki taş

                                                                                           Spderman                                         ...