31 Ekim 2017 Salı

Kızılcahamam'da dağ evi



Bugün içim kıpır kıpır yol boyu çok mutlu oldum. Dağları ovaları aştım. Sonbaharın renklerini okşadım. Hayalime kavuştum.
                                                                   







İnsan hep hayal ettiğine gidermiş. Bahçeli evim olsun istedim. Doğanın içinde ayağım toprağa bassın. Beton yığını olmasın. Kuş sesleri dinleyeyim. Tam kafa dinlenecek yer bugün anahtarı aldım. Evimin kapısını kapattım. İlk çayımı içtim. Şehrin karmaşasından uzak mis gibi bir hava. Ankara'dan daha soğuk daha temiz. Hayal etmek hayali gerçekleştirmek çok mutluyum.
Bugün ağzım kulaklarımda dolaşıyorum. 
Hayallerinizden vazgeçmeyin.

30 Ekim 2017 Pazartesi

sarı sonbahar

       
                                                           






       Balkondan kasımpatları topladım. Kızıl kahve ve mor içine sarıları da serpiştirmeli. Bilgisayarımın önünde. Akşamda salondaki sehpayı süsleyecek.
        Erteleme yapmadan sarıları ilave etmeli. Sarının yanına beyaz yakışır.
        Mevsimler gelir geçer vazodaki çiçekler değişir. Mevsimin rengine kavuşur. Bazen aşk gibi tutkudur yaşamın kendisi.
        Sarı sonbaharın ağaçlarının altında yürümek, yazacağım yazıyı düşlemek, kurgulamak.
        Küçük sevinçleri telefonun ucundaki arkadaşla paylaşmak. Onun heyecanı ve beni motive etmesi ne güzel!
        Yeni bir yazı yazmalıyım.  Tabii ki sonbahar yazısı olmalı. İçinde aşk olmalı mevsimlerin gelip geçiciliğini anlatmalı. Yalancı baharların beni aldattığı gibi sevmenin insan olabilmenin yerine iki yüzlülüğü anlatmalı.
        Ya da tutkuyla sevdiği ama istediği gibi yapamadığı fotoğrafçılığı.
        Nereden başlamalı?
        Tema belli tutku.
         Kişi kadın.
         İçinde aşk olmalı. O zaman karşı cins.
         Aşkın ömrü üç yıl filminde aynı cinslerin aşkı da var.
         Yazmak için zaman gerek, eksikler var. Zihin, düş gücü ,gerçeklik. Aceleye gerek yok.
         Sabır. Sade olmalı, samimi, derinliğine psikolojik tahlil. Bilmek yetmiyor. Kurgu ve kelimelere hakim olma. Sevmek, istemek. Eksiklikleri bilmek, heyecan duymak. Araştırma yapmak.
         Dantel gibi ince ince yavaş yavaş ilmek ilmek örmek gerek.
         Ne mi yapıyorum?
         Düşünüyorum...



       
       

25 Ekim 2017 Çarşamba

21 Her başlangıcın bir sonu vardır

   

   
                                                                   
      Dışarıda yağmur, gökyüzü duman grisi bulutlarla kaplı. Odamın camını açtım.Yağmurun kokusu içeri doldu. Balkondan topladığım sonbaharın renklerini taşıyan kasımpatlarım önümde. Radyo ileften güzel bir fransızca ezgi.
      Bir yandan yazmanın keyfini yaşıyorum.
      Diğer yandan bulutları seviyorum. Bana yağmuru getirdiği için.
      Günlük ritüellerim için zaman gerekiyor. Yazımı bir an önce tamamlamalıyım. Taşucu'nda dalından ellerimle topladığım zeytinler beni bekliyor. Bayatlamadan kırmalıyım.
      Dün sabah  Antakya'dan getirdiklerimi yerleştirdim. Buzdolabı doldu, tekrar dağıldı. Düzenleme yapmalıyım. Öğle yemeği ayarlanmalı.
      Akşam üstü torunlar kreşten alındı. Uzun zamandır görmemiştim. Özlem giderdim.
      Akşam yol yorgunluğun etkisi ile koltukta uyuyakalmışım.
      Ankara'ya uyum göstermeliyim. İşlerin planlaması yapılmalı. Sabah yürüyüş yapacaktım. yağmuru görünce vazgeçtim. Gazete almaya gidince yine de bir tur yapmalıyım.
       Yirmi bir düzenli yazmak demek ki istenirse yapılmayacak bir şey yok. Sadece yazdıklarıma bakınca ilk günler daha iyiydi. Ortasına doğru zorlandım. Gezide bilgisayar bulunca fotoğrafları yükledim. Zorunlu olunca tabletle bile yazı yazılıyor.
       Diyette istediğim sonucu alamadım. Vazgeçmiyorum. Artık yaşam boyu diyet değil yaşam biçimi.
      Alışkanlıklarımı değiştiriyorum. Kendimi yeniden kodluyorum. Güzel bir sonbahar sabahını içime çekiyorum.
      Geçen zamanın deneyimlerini yarına taşıyorum. Hayal kırıklıklarımı beklentilerimi siliyorum. Beni üzen insanları affediyorum.
       Bugün yeni bir gün, umut dolu.

24 Ekim 2017 Salı

20 Antakya yerel tatlar



Antakya'da ikinci sabah, kahvaltıdan evvel uzun çarşı'ya gittim. Şehrin uyanışı benim için çok önemlidir. Dükkanlar tek tük açılıyordu. Fırından çıkan taze anasonlu çörek ve Antakya simidi.
kahvaltıma eşlik ettiler.
Kahvaltı sonrası dükkanlar kalabalıklaşmıştı. Neler alabilirdik? tabii ki biber salçası, acı biber, tuzlu yoğurt kabak tatlısı vb.
Antakya'ya gelince Künefe yenmeden dönülmez. Dondurmalı ve kaymaklı künefeleri gören midelerimizin bayramı yanına birer kilo ilave ettik.
Gelmişken yeme içme olmasın biraz da kilise, cami gezelim dedik. Ancak yakın çevrede yokmuş. Onun yerine sokaklar ve binaların resmini çektim. Kardeşim "yolumuz uzun yolcu yolunda gerek" dedi.
Erdemli'de acıktık. Ciğer şişleri mideye indirirken kiloları unuttuk. Tatilde diyetten bahsedene kızdık.
Yiyecekler paketlendi.
Bir Akdeniz gezisi bitmek üzereydi. Yerel tatlar, yanımda alışveriş kolisi.
Ankara'ya gelmek üzere yola çıktım.
Hızlı ama zevkli bir geziydi.
Akdeniz'in en güzel zamanı. Ayağımda yazlık ayakkabı, terlik, üstümde tişört. Ayağımda şort.
İç Anadolu'nun karasal iklimine uymakta zorlanacağım.











23 Ekim 2017 Pazartesi

19 Antakya

       

 Kardeşleri özlemek eski günleri anmak beraber olmak güzel. Küçük kardeşi ve
eşini hava alanına bıraktık. Diğer kardeş ve eşi Antakya'ya gezmeye gideceklermiş. Hep beraber yola çıktık. Adana Antakya arası 193 km .Yeşil orman yolları, manzara harika.
Antakya' ya vardık. hemen Antakya öğretmen evinde yerimizi ayarladık.çÇarşının yolunu tuttuk. Antakya kebapları humus, içli köfte derken (aç olunca gözümüz dönmüş) çok yemişiz.
      Yediklerimizi nasıl eritiriz?   Şelaleye gittik.
Akşam günün yorgunluğu yol yorgunluğu düğün yorgunluğu derken yorulmuşuz. Öğretmen evi sohbeti gecemize renk kattı. Yola devam.
Dönüş yolculuğuna az kaldı. Evim demeğe başladım.











22 Ekim 2017 Pazar

18 geziye devam

Silifke Taşucu'unda dün arkadaşıma sıkmadan bahsetmıştim. Sabah kahvaltıda bir gece önceden yoğurduğu hamuru açtı. Kahvaltıya eşlik eden sıkma ve taze zeytin  ev yapımı reçel ile güne başladık.
Mayomu hazırladim. Sabah sporumu Akdenizin tuzlu sularında yaptım.
Akşam amcamın torunu evleniyor. Fön çektirdim.
Arkadaşım "buraya kadar geldin yoğurtlu tantuni yedin mi?"dedi. Buraya kadar gelmişken yemeden olmazmış.
Güzel yoğurtlu tantuni ve acılı şalgam öğle yemeğine eşlik etti. Mersin'de kardeşlerim ve gelinlerle buluşma. Özlem giderdik.
Akşam Gülçin'in oğlunun düğünü vardı. Onlar erdi muradına diyelim. Yeni evlilere mutluluklar dileyelim.
Tabletten yazmak zor birde sürekli hareket halinde yoğun ama keyifli günler geçiriyorum.




21 Ekim 2017 Cumartesi

17 Mara Yaylası ( Kır Obası )

Sabah sevgili arkadaşım Güler'in evinde uyanmak ne güzel! Hemen deniz çantamı hazırladım. "Hem sabah yürüyüşü yapayım belki denize girerim" dedim. Sabah yürüyüşünden sonra  ayakkabılarımı çıkarıp "denizin suyuna bakayım" dedim. Sinop'un yaz boyu sıcaklığında bir deniz sabahın sekizi denizin güzelliği bir yüzmüşüm ki anlatamam. Ardından sabah sohbetleri eşliğinde güzel bir kahvaltı. Sonra İlhami Bey'in " acele edin yaylaya çıkacağız"  demesiyle hemen hazırlandık yola çıktık.
Sonbaharın mürdüm eriği, yeşil, saman sarısından limon sarısina kadar değişen renk cümbüşü, temiz havası, taş evlerine bakarak hem gözümüz hemde ruhumuz doydu. Yavaş yavaş hava serinledi hırkalarımızı giydik.
Taş evlerin arasında dolaşarak fotoğraf çekti.
Yayla olduğu için soğuk hava depoları Mara Köy' ünde çok sayıda vardı. Merak rttik dolaştık. Yaşlı kadınlar, gençkızlar nar paketleme işini yapıyorlardı. Üstlerine kalın giysi geçirmışler bellerini şalla sarmışlardı. Bir an için onların yerine kendimi koydum. " Sadece harçlığımı çıkarmak için saatlerce soğuk bir yerde çalışan emekçi kadın olmak ne zor! Aldıkları yevmiye az, çalışma koşulları, sabahtan akşama kadar durmadan narları kağıtlara sarmak ambalajlamak üstüne soğuktan hastalanmak var"
Yaşam bazı insanlar için zor.
Akşamın karanlığı çökmeden yayladan inışe geçtik. Yol boyu verimli topraklarda ekilmiş bitmekte olan domates yeni ekilmiş lahanalar ve doğayı seyrederek Taşucu' na geldik. Gezmek yeni bir yer görmek  güzel.
 Eve dönüp ayağını uzatmakta ayrı bir keyif .Onca yorgunluğa rağmen akşam yürüyüşü ile bir güne veda ettik.




20 Ekim 2017 Cuma

16 Silifke


,
Sabah altı gibi uyandım. Mersin garajı ondan sonra uyumak ne mümkün.Yol boyu güneşin doğuşunu izledim. Arkadaşım aradı. Nerede kaldın? Niye Konya üzerinden gelmedin? Ne bileyim meğer otobüs şirketinden bileti öyle alacakmışım Silifke Taşucu' na varmam yedi buçukta oldu. Taşucu minübüsleri çok kalabalık. Valiz önümde yolcu inecek. Valizi neredeyse dışarı çıkartıp tekrar içeri alıyorum. Ankara' ya göre giyinmişim çok sıcak.
Ay ne güzel. Denize girecektim yorulmuşum uyuya kalmışım. Ayağımda yazlık ayakkabı. Yazlık pantolon bile fazla geldi. Sabah pazar ve Silifke sahili dolaştık. Arkadaşım Gülten aynı okulda öğretmenlik yaptık. Ankara'da komşum. Burada Limon bahçeleri var. Akşam üstü limon toplamaya geldik. Mevsim daha erken. Bazı limonlar yediveren üstünde hem çiçek hem de limon var. Limon çiçeği mis gibi kokuyor. Simdi sabah yürüyüşü yapayım. Fotoğraf çekeyim.  Akdeniz'in tuzlu sularında kulaç atayım.Ekim ayında denize girmek düşüncesi bile insanı mutlu ediyor.

                                                                   Boğsak

18 Ekim 2017 Çarşamba

15 Seyahat yolda olmak


Yolda olmak dünyanın değişik ülkelerini keşfetme merakı.Ya da ülkemizde gitmediğim yeni bir yerde olmak. gezgin olmak isterdim dağ bayır dolaşmak. Bir yerde uzun zaman kalmamak. Evim sadece sırt çantam olsaydı nasıl olurdu?
Farklı bir kültür, farklı bir yaşantı. yeni insanlar tanımak,birilerinin hayatına girip çıkmak.Farklı bir dil, farklı alışkanlıklar. Hiç durmadan dolaşmak.Bir başka kentte güne başlamak gün doğumunu fotoğraflamak. günü bitirmek gün batımını yakalamak.kentin sokaklarını dolaşmak. çok şey değil isteklerim. Zaten bu dünyada yolcu değil miyiz. Sürekli yolda olmak.
Şöyle bir Akdeniz'e uğrayayım. Yaz bitmeden güneşin sıcaklığını tenimde hissedeyim. Kışa enerjik gireyim. Sevdiğim dostları ziyaret edeyim.
Valiz hazırlandı.
Yola çıkma zamanı.

14 Keyif


Geçen zamanlardan gelecek zamanlara,
Zaman ne kadar hızlı geçiyor.
Dünden hatıralar yarın ki yaşantılara aktarılıyor.
Uzun zamandır görüşmek istediğim fotoğraf sanatçısı arkadaşımla sabah kahvaltısında buluştuk. Sohbetler eşliğinde yapılan kahvaltı. Gündemimizi fotoğraf ,blog dünyası, insan ilişkileriydi.
Öğleden sonra daha önceden sözleştiğimiz doksanlı yıllardan beri arkadaşlığımızın devam ettiği kızlarla buluşma. Kızlay'da Bonelli kafede buluştuk. Önünden geçmeme rağmen daha önce girmediğim bir yer. Geçmiş günleri yad etme, gelecek günler derken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım.
O arada saçımı yaptırdım. Boya zamanı yaklaşmıştı biraz bakır bir ton ilave ettirdim. Biraz koyu oldu ama zamanla açılır ve gözüm alışır.
Arkadaş sohbetlerinin yeri ayrıdır. Seyhan "insanın yakın çevresinde yüz elli kişiye kadar arkadaşlık edilebileceğini"söyledi.
Düşündüm "bu sayıya ulaştım mı?" diye. Akrabalar ve eşimin arkadaş çevresini dahil etsem bile  yaklaşık oluyor.
Dost sohbetleri, yeni mekanlar, keyifli geçen bir gün insanı mutlu ediyor.



17 Ekim 2017 Salı

13 Hoşgörü

     
     Sabahleyin dolmuşla Kızılay'a iniyorum. Valizi olan bir bayan dolmuşa bindi. Valizini dolmuşun ortasında yatar vaziyette bırakarak arkada boş olan yere geçti. Dolmuş çok kalabalık oldu. O valiz orada kaldı. İnsanlar rahatsız oldu. Kimse valize dokunmadı.
      Genç bir delikanlı telefonda konuşarak dolmuşa bindi. Neredeyse Kızılay' gelmek üzere Meclis'in orada konuşmasını bitirdi. Bütün dolmuş sohbetini dinledi. Kardeşim o kadar hoş görülü olmayalım. Valiz insanları rahatsız etmeyecek şekilde konur ve yanında bulunursun. Telefonla sohbet etmek istiyorsan git evinde yada bir başka yerde sohbet et.
      Geçenlerde bir arkadaşım sohbet konularını beğenmediği için bir sonraki buluşmaya gelmedi. "O zaman sen beğendiğin konuda sohbeti yönlendir."
     Önümde giden araçtan sürücü kağıt parçasını yola fırlatması vb.
      Bazı konularda hoşgörülü olamıyorum. İnsanları tanıyor, anlıyor ama hak veremiyorum.
      İnsanlara hep hem fiziksel hem de düşüncede mesafe bırakırım.
      Git gide daha kırılgan, hassas olduğumu düşünüyorum.
      Acaba neden?
      Yaşlı insanlar daha çok kızar, " Yaşlanmak bu mudur?"
       Alıngan olurlar, hoşgörüsü azalır.
       Ya da bir tartışma esnasında geçmiş olayı konunun içine katar.
      Geçmişe döndüğümde o zamanın şartları o yaşın tecrübesine göre değerlendiriyorum.
      Şimdi "o zaman keşke öyle davransaydım" demeye başladım.
     Ya da geçmişteki olayı yarına taşımak.
     Bir de dışarıdaki insanlarla ilişkimizde dikkat eder zamanında randevuya gitmek, konuşurken  kelimelere özen göstermek zorundayızdır.
       Bir davranışta  ya da iyilikte bulunsak on defa teşekkür ederiz.
      Yakın olduğumuz insanlarla aynı hassasiyet içinde bulunmayız.
        İşimize gelen konuda hoş görülü davranışta bulunuyoruz.
       Empati yapma yerine birikmiş öfkeler.
      Sevme yerine kızgınlıklar,
      Bizim gibi olmayanı dışlamalar,
       Farklı davranan insanların üzerine gitmeler,
       Bunun sonucunda şiddet,
        Kimse kimseyi sevmek zorunda değil.
        Sonuçta hepimiz insanız. Kızmak, öfkelenmek,çocukça davranmak (Bir insanın diğer insana küsmesi) zaman zaman olur.
       Birbirimiz anlamalı,saygı göstermeliyiz.


16 Ekim 2017 Pazartesi

12 Aramak


Hafta sonu Kızılay'a inmiştim.
Kentin kalabalığı içine daldım.
Kimi kadın, kimi erkek, bazısı yaşlı, bazısı genç
Dün sıradan olmak istedim ne yaşlı ne genç.
Kalabalıklar içinde bir hiç miydim?
Kalabalıklar içinde amaçsız, sıradan olmak,
Dün şehrin merkezindeydim
Yavaş yavaş değişen Ankara Bulvarı
Bir yandan gençler oturmuş yerlere
Kim bilir yapamadıkları mesleklerini belki sokakta icra ediyor
Ya da aç kalmış bir müzisyen
Belki aşık bir genç
Kalabalıklar içinde duyduğum ses
Güzel bir ezgi yankılandı kulaklarımda
Sevdiğim bir melodi.
 Kalabalığın içinden aldı beni uzaklara götürdü.
 Değişen ben miydim?
 Değişen  sokaklar mı?
 Zamanın bir yerinde
Kendimle baş başa kalmak istedim.
Sığınabileceğim bir mekan bir yer aradım.
Kendimden kaçmak isterken bir ses
Yavaşla ve sakinleş
Aradığın hem çok uzak hem yakın
 Belki bir fotoğrafın ardında, belki satır arasında
Zihnimin içindeki ses yankı yaptı
Neydi aradığın?





Üç kozalak iki taş

                                                                                           Spderman                                         ...