12 Eylül 2016 Pazartesi

Seydişehir

Bir arkadaşımızın Seydişehir'e bizi davet etmesi sonucunda kısa bir ziyaret yaptık. Eski aileden yadigar evin resterasyonu başlamış. Eve bayıldım. Sabah gazete almaya gittiğimde  beton yığını bir kent.gördüm. Bu ev  sanki bir vaha.Çalışmalar bitince çok güzel bir konak olacak. Bu haline bile bayıldım.
                                                                         Komşu bir ev
                                                               Evin önden görünümü

                                                                   Bahçedeki üzümler


Bayram arifesinde olduğu için bayram hazırlıkları yapılıyor. Su böreği ev baklavası. Lezzetler harikaydı. Halanın enerjisine hayran kaldım. Seksenlerin üzerinde gençlere taş çıkartır.
                                                                    Elma bahçeleri çok güzeldi.
.

                                                                   Yeni dikilen elmalar.
                                                           Almanların yaptığı köprü.
 Kabak çekirdeği sever misiniz? Ben bayılırım . Fakat emeği o kadar çok ki . Kabaklar dikilir. İçindeki kabak çekirdekleri dolunca yani çekirdekler olgunlaşınca tarlaya girilip kabaklar parçalanır. Çekirdekler ayıklanır. Sonra örtülerin üzerinde kurumaya bırakılır. Eğer yağmur ya da nem olursa çekirdek işe yaramaz. Bu mevsim toplanma zamanıymış.Arkadaşlarımız bayram sonu toplayacak. Nem almadan kurumaya bıraklırmış. Aklımda kalanlar bunlar. Ne kadar çok emek ve dikkat gerekiyor.

                                                                     Kuğulu Park.



 Şehirin içi nasıl beton yığını ise şehir dışı o derece güzeldi.Yemyeşil. Daha gidemediğimiz bir çok yer var. Torasların dibinde güzel gezilecek bir yer . Kuğulu Park. İki günlük gezi güzel, dostluklarını sunan Hakan ve Fatma Hanım'a çok teçekkkürler.
Barış içinde bir dünyada nice bayramlar.


8 Eylül 2016 Perşembe

Gözümüz aydın iki yavrumuz oldu

Sinop'tan Ankara'ya döndüğümüzde balkonda bir kuş. Sürekli cama vurup vurup duruyor. Evde bizim sesimizi duyunca içeriye kaçtı. Sonrada pencereden uçtu gitti. Sabah çiçeklere bakayım kurumayanları sulayım derken bir saksıda iki yavru güvercin . Eşime seslendim, anneleride yok ne yapacağız .Üzerinde tüyleri yeni çıkmış uçamıyor. Nasıl beslenir ne yerler? Üzüntüden ölüyoruz.  Eşim dedi ki google amcaya sor.  Balkon kapısını kapatıp içeri girdim. Ben araştırma yaparken  bir baktık güvercin geldi. İlkönce diğer saksılarda bulunan kurumuş ot ve tohumları yedi. Daha sonra ağzını açıp yavru güvercinlerin karnını doyurdu. Peki baba nerede? İşte anne ne olursa olsun onların karınlarını doyurmaya gelior. Baba yok Ben hala balkonu kullanamıyorum. Annede gidip gidip geliyor. Yavrular birbirine sokulmuş . Birbirleini ısıtıyor. Şimdi yine bakayım bakalım ne yapıyorlar? Anne şu an yok. Büyüyüp sağlıkla uçtuklarında çok mutlu olacağım.

1 Eylül 2016 Perşembe

Gidenlerin ardından



Ne kadar çok anısı birikmiş. Koltuğun altında bir oyuncak. Bir çift çorap. Oyuncak sepetinde bir önlük. Buz dolabında içecek. Kokusu eşyalara sinmiş Oyuncaklar poşete dolduruldu.Yatağı kaldırıldı. Bir sonraki yaza kadar yeni yerlerine konuldu.
Unutulan bir kitap sanki o kişiyi çağrıştırıyor .Doyasıya sohbet edemedik. Hep birşeyler eksik.
Yemek sohbetleri. Şu an masa boş. Evin içindeki kalabalık yok .İçeriye seslensem sanki gelecekmş gibi.
Sabahleyin minik fare gibi erkenden uyanıp salona emekleyerek gelen torunum yok. Arabanın bagajında kova ve kürek deniz kumlarıyla hala ıslak. Oynayacak birini bekliyor. Evin kalabalıklığı sessizliğe bıraktı kendini.Sohbetler duvarlara sindi. Radyoyu açmalı. Sessizliğe inat çınlamalı her yer. Özlemim bitti mi? hayır daha çok özlüyorum.Alışamadım. Kalabalıklar olmalı, sessizliği bozmalı. Torunum tarafından uydurulan şarkılar çalmalı. Kalabalık sofralardan  kahkalar yükselmeli. yemeklerin tadı yok tek başına yenmiyor. Acıktığımı bile anlamıyorum.Dokunsam yalnızlığıma ağlayacağım. Kendimi dışarı atmalıyım. Yağmurun kokusunu içime çekmeliyim. Kısa bir süre sonra yine göreceğim ama aynı değil. Aynı evin içinde başka. Gidenler bilse ne çok anısı kalmış yüreklerde.

Üç kozalak iki taş

                                                                                           Spderman                                         ...