25 Nisan 2013 Perşembe

Bahçem yok diye üzülme.


Sabah gazete almak için evden çıktım.Hemen bir alt sokaktaki parkı turladım.Oraya uğramazsam sanki o gün eksik bir şey yapmış gibi oluyorum.Parkın çimenleri yeni kesilmiş ,içimi çimen kokusu sardı.Diğer taraftan parka bakan bahçıvana  teşekkür ettim..Ne bakımlı bahçem var dedim.Benim için bizim için çimenler kesiliyor,çöpler toplanıyor.,ağaçların bakımı yapılıyor.Spor aletleri yenileniyor.Sonra terasa çıktım.Kahvem eşliğinde gazetemi okudum.Fotoğraf makinası ile uğraştım.Bilgilerimi yeniledim.Fotoğraf çektim.Asa,iso öğrenmeye çalıştım.Şimdi size teras fotoğrafları ve parktan fotoğraflar.Park fotoğrafı cepten çekildi.Teras fotoğrafları fotoğraf makinasından .




20 Nisan 2013 Cumartesi

Eskici

Bu sabah her zaman ki gibi 7.30'da uyandım.sabah gazetesini almak için dışarıya çıktığımda bir alt sokaktaki yürüme yerinde iki tur yaptım.Yaşlı bir amca torununu gezdiriyor.Bir kadın yürüyüş yapıyor.Bir amca sırtını güneşe vermiş bankta oturuyor.Beyaz bir kelebek ağaçların,otların,çiçeklerin üzerinde dolaşıyor. Vay be dedim.Ne güzel bir hava,ne güzel bir gün.Zihnimi boşaltasım geldi.hiçbir şey düşünme,plan yapma anı yaşa.Ardından bir arkadaşa uğramam lazım.Yolda bir eskici, hala var olduğuna şaşırdığım,çocukluğumun düşsel yolculuğundan gelip sanki önüme düştü.Kadının biri bir kova leğen ve mandal almıştı.Eskiyen giysilerin karşılığında.ben de eskiyen günlerimi,eskiyen fikirlerimi satmaya karar verdim.karşılığında ne alırım diye düşündüm.Eskiyen günlerim anılardı. Karşılığı plastik bir kova olmamalıydı ya da plastik mandal.Ben anılarımı plastik mandallara tutturup çamaşırlığa astım.Üzerinden yağmur geçti,kar geçti,rüzgar geçti.hırpalandı.Ancak şöyle bir geriye baktığımda bir avuç mutluluk sardı.Eskiyen fikirlerimi savurdum yağmur sularına.Güneş çıktı.Buhar oldu.Bir sonraki yağmura kadar.Fikirler eskir mi diye düşündüm.açtım gazeteleri sarmadı hiç biri.İşe yaramazsa dedim en azından eskiciye satarım.Bana verir bir leğen o leğene çiçek ekerim.Ya da tohum .Yeşerir tekrar ,ya da sebze olur.karnım doyar.Tam o anda bir taşa rastladım.İki seksen yerdeyim.Kovanın içinden sular süzüldü.Bir baktım ellerim çamur,sonra aklıma geldi. Bu mevsim boş saksılar için gül aldım onları dikerken çamur oldu.Su geldi temizledi. ama aklım hala eskicide bağırıyor ,eski diye.Eskimeyen ne kaldı geride.

Uygun resim ne olabilir diye düşündüm.Fotoğraf arşivinden çıkan Sinop Ayancık'tan eski bir ev oldu.

14 Nisan 2013 Pazar

Küçük Prens

Şimdi doğum günleri de değişti. Konsepti olmalıymış.İngilizce bilmediğim için onun yerine bir konu ya da tema mı desek. Günlere anlam katmak güzel. İnsanı durgunluktan alıp harekete geçiriyor,insanın enerjisini aktif hale getiriyor.Yaşam bir şekilde anlamlı kılınarak var olduğumuzu bize hissettiriyor.Bunaltılardan bu şekilde kurtuluyoruz.Küçük prens deyince aklıma içimizdeki prens ve prensesler gelir.Bizim küçük prensimiz de büyüdü .Dün 1 yaşını bitirdi.Yaşamda geçen bir yıl. Ne kadar önemli. Ne kadar anlamlı. Küçücük bebekten şu an yürüyen kendi var oluşunu ifade eden çocuğa doğru anlamlı bir yolculuk. Kendini ifade edemediği zaman çıkardığı seslerle duygularını gösterme.Bu anlamlı serüvenin yanında olmak birlikte büyümek.Dünyayı çocuk gözüyle görmek ne güzel! Yitirdiğimiz heyecanı tekrar bulmak ne güzel ! Parka çıktığımızda ki keyif ,dedesini görünce ki mutluluğu, hele salıncakları gördüğündeki heyecan, babaannesi ile yapılan dansları,babası ile yapılan oyunlar, büyük babanın ilgisi ile var olan küçük prensimiz.Küçük bir bebek ya da çocuk görünce de ayrı heyecan duyuyor.Günün konusunu güzel seçmişler.Yaşamın bu anlamlı yolculuğunda günlerimize heyecan katan küçük prensimize tekrar hoş geldin derken sevgili kızım ve sevgili oğlum Efe'yi kutluyorum.
                         
                                                                 

6 Nisan 2013 Cumartesi

Özledim

Dünü özledim dünde yaşadıklarımı. Çocukluğumu özledim. Papatya tarlasında oynamayı,


çocukluğumun akşamlarını özledim. Tek eğlencemiz akşamları sokak lambası altında saklambaç oynamayı .Arada sırada gelen cambazlara gidişimizi. Açık hava sinemalarında locadan siyah beyaz film izlemeyi .Tahta sandalye üzerinde oturmayı .Çat kapı komşuların kahveye ya da çaya gelmesini. Avluda açan çiçekleri. Tulumbadan çektiğimiz suları. Sabahları soğuk suyla yıkanılan yüzler. Bahçedeki dut ağacını.  Yazın okul harçlığı için dizilen tütünleri. Yazları çaya gidip piknik yapmayı. Çocukluğun yarını düşünmeden kaygısızlığı.


 Evin en sessiz odasına gidip güneşi arkama alıp koltuğun arkasına saklanıp kitap okumayı. Okuldan geldiğimde annemin soba üzerinde yaptığı çayı. Annemin çamaşır gününde yorgunluktan yemek yapmayınca tavada yumurta ve ev makarnasını özledim. Özlediğim geçmişim mi yoksa yaşadıklarım mı?



Çocuk olmayı, sokakta oyun oynamayı Yalın ayak koşmayı. Kışları babamın Almanya'dan gelişini.  Eski mahallemizi. değişmeden kalan eski sokakları, anıları. yaşadıklarımızı hatırlatan resimdeki çocuğu. Dünkü beni. Bugün eski evimin sokağından geçip  Dikmen Vadi'sinde yürüyüş yapmaya giderken bunları düşündüm.






Dündeki çocuğun büyüyüp bugünün insanını  içinde barındırması... Düşlerimi, yalansız insan olmayı, özlediğim kim ben mi yoksa o çocuk mu?

5 Nisan 2013 Cuma

Valizden çıkanlar

Oğlum için valiz bulmam lazımdı. Bir valizi açtım içinden yaz güneşi çıktı. Kumların üzerinde yalın ayak dolaşma. Ilık yaz akşamları. Yalı kahvesinde yapılan kahvaltılar. Yürüyüşten sonra içilen  çay yanında sıcak bir simit. Yanık bir ten,
 renkli elbiseler, rüzgarda uçuşan etekler .Ayağında şort  ve parmak arası terlikler. Buz gibi sularda yüzmek. Yüzme sonrası oluşan mutluluk. Geç saatlere kadar dışarıda olmak. Midye tava ,kokoreç, midye dolma ziyafetleri. Akşam yürüyüşleri, Niyazi'den alınan vişneli dondurma. Denize karşı çitlenen çekirdek. Valizi kapattım. Meğerse her biri geçen yıllarda kalan anılarmış. Belki de dışarıdaki güneş bana bu anıları hatırlattı.

4 Nisan 2013 Perşembe

Her bahar geldiğinde...

Bana göre her ağaç bir insan gibidir. Her ağacın baharda canlanması farklıdır. Hiçbir ağaç diğerine benzemez. Tomurcuktan yaprağa, çiçekten meyveye ulaşması farklıysa insanlarında gençlikten yaşlılığa geçişleri farklıdır. Bazıları durur durur, bir bakarsınız birden çiçeklere bürünmüş albenisi fazladır. Ama sadece baharda canlıdır.

Bazıları her mevsim her zaman canlı enerjiktir. Üzüntüleri kederleri vardır. Ama kimse onu derinden kırmaz. Acılarını yaşar içine gömer dimdik ayaktadır. Tıpkı çam ağaçları gibi.
Daima heybetli, başı göklerdedir.
 
Bazıları hazan mevsimini çağrıştırır. Hep hüzündür. İnanamazsın, bu canlılığın içinde o hüzün nasıl yer etmiştir diye kendine sormaktan alıkoyamazsın  Arada dikenleri vardır. Bazen öyle laflar söyler ki yüreğinize dokunur.
Bazıları cıvıl cıvıldır, renkleri muhteşem. Ona bakmaktan kendini alamazsın. Bilgisi de görüntüsü gibi güzeldir. Sohbet etsin diye ağzının içine bakarsın.
Bazıları gelin gibidir. Süslenmiş beyazlar giymiş . Yeni bir hayatı beklemektedir.
Bazılarının kökleri sağlamdır. Rüzgar çarpsa da acılarla baş eder. Benim gözüm her bahar ağaçlarının görünümündedir. Onlarda ayrı bir insan karakteri bulurum. Ben neyim diye düşündüğümde ilk önce çam olmak isterim her dönem yeşil kalan canlı enerjik. Ancak düşünüyorum ben neyim. Kökleri kuvvetli yağmur çamur demeden daima özümün güçlü olduğu bir ağaç mı? Belki de her ağacın bir özelliğini almış olmak kim bilir. İnsan zaman içinde sürekli değişir. Siz kendinizi hangi ağaca benzettiniz?
 

Üç kozalak iki taş

                                                                                           Spderman                                         ...